Hükümetin en zayıf noktası nedir? Herkes kendi kendine sorabilir... Nedir? Nedir?
Herkes farklı bir cevap verebilir.
Ama belki de büyük çoğunluk aynı noktaya dikkat çekebilir; ve işte o zaman orada bir zayıf nokta olduğu kesindir. Hiç tartışma götürmez!
Bu hiç tartışma götürmez lafına bir mim koyunuz!
Hükümet bunu yapmamaktadır, en zayıf noktayı aramamakta, tartışmamaktadır, sormamaktadır ve icraatı böyle yürütmektedir ki -kanımca- en zayıflatan unsur buradan kaynaklanmaktadır.
Biraz sürrealist gidiyor Ankara, zamanın önünde yaşıyor; ‘tahayyül etmek yapmaktır’ diyor, oysa kafasında onayladığını topluma kabul ettiremiyor.
Yüzde binbeşyüz haklı olduğunda dahi!
Ve sanki ‘Aman ne haliniz varsa görün’ bezginliği içinde icraatı vatandaşa anlatmıyor. (Hizmetini pazarlamıyor da diyebiliriz.)
İşte en zayıf nokta budur!
* * *
Dev bütçeli filmler yapıldığında filmi küçük bir gruba önceden gösterip bir tür durumu kontrol ediyorlar...
Toplumun genelini temsil edecek şekilde seçilen bu insanlar, misal ‘şurası olmamış’ veya ‘burası böyle olsa’ dediğinde o tepkiyi değerlendiriyor, mercek altına alıyor ve gerekirse filmin sonunu bile değiştirip tekrar kontrol ediyorlar.
Bizim hükümet bu kontrolu pas geçerek kendi filmini -hiç kurgulamadan- vizyona sokuyor...
Ne oluyor?
Vizyon gerçekleşmiyor, proje rafa kalkıyor.
Ve ne yazık ki muhalefet ‘Nefis bir vizyonu, çok akıllı bir işi yapmayı beceremediler’ diye yükleneceğine...
‘Yapıcı olamıyorlar, icraat zayıf kalıyor, biz olsaydık hepsini ve fazlasını yapmıştık’ diyeceğine...
‘Yaptırtmadık’ diye övünüyor!
Türkiye’ye yatırım yapılmaması, reformların önünün kesilmesini başarı sayan bu muhalefet anlayışını da vatandaş asla iktidara taşımıyor, taşımaz da!
Gerçi ‘reelpolitik’ yaklaşacak olursak, muhalefet seçilen hükümetle seçen vatandaş arasına girmeyi (‘arasını açmayı’ tabiri sert olur ama çok yanlış olmaz) başarma yolunda mesafe alıyor.
Keşke yapıcı altermatif de sunsalar.
* * *
Dubai Kuleleri... İstemez, yıkıl!
Galataport... Olmaz, yallah!
Demedi mi vatandaş?
Dedi!
Bu görüşün ağır bastığı gerçeğini bir kenara bırakıp ‘İsrail firmasına 44 yıllığına ülkenin toprağını kiralayacağız’ projesiyle çıkıp gelindiğinde ülkeden gelen tepkinin ‘Nefis fikir, bravo helal olsun’ olması mı bekleniyordu?
Kamuoyu ile paylaşmadan, nihai sonucun vizyonunu anlatmadan -oldu bitti- icraat yapıldığında hem sonuç alınmıyor hem de herkes açısından zarar yazıyor.
Anayasa değişikliği için de benzer bir durum olduğunu söylemek mümkündür.
Peki ne yapmalı?
Vallahi şu ‘Kriz varsa çare de var’ kampanyasını düzenleyenlerden feyz alınmalı...
Hükümet harcama çeki verelim dediğinde ‘Sadaka istemez’ dediler, şimdi ‘alışveriş yapacağız harcama çeki verin’ diye öneri getiriyorlar; bu gidişle son aşamada ‘kriz bizi teğet geçti’ diye kampanya bitecek.
Kendilerini anlatmayı becerdikleri için inandırıcı olacaklar ve kriz gerçekten bitmiş olacak.
Ve de ülkeye yapılmış çok büyük bir hizmet olacak.
Biri yapabileceği icraatı pazarlayamıyor diğeri yapamayacağı icraatı satıyor; bir yanyana gelseler var ya...
Kimse tutamaz bizi!
Murat Birsel
31 Mayıs 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder