19 Mart 2009 Perşembe

Daha çok harcama, daha çok para isteyenlere iki soru

Ortalık toz duman. 4. paket kesmedi. Daha çok harcama, daha düşük faiz, daha çok para istiyorlar. "Bunca durgunluk ve işsizlik varken enflasyonda birkaç puanlık artışın ne önemi var?" diyorlar. Bütçede oluşmakta olan delik daha hızlı büyütülürse TCMB, "miktar kolaylığı" adı altında bono satın alarak piyasaya likidite şırınga ederse, kimi işadamlarımız ve iktisatçılarımız talebin canlanacağına, buna karşılık da biraz enflasyon olacağına inanıyorlar. Bence saçmalıyorlar.
Bütçe açığı büyüdükçe ve para basılarak finanse edildikçe sorun; enflasyon değil, orta vadeli perspektiften yoksun aşırı gevşek maliye ve para politikalarının ters tepme sorunudur. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma sorunudur. Bu anlayışın gündeme getirdiği büyük risk, talebi canlandırmak isterken ekstra depresif etki yaratarak bunalımı derinleştirme riskidir. Maliye ve para politikalarının iyice gevşetilmesini savunanlar, ekonomik davranışlarda beklentilerin ne kadar önemli olduğunu unutmuşa benziyorlar.
En kritik halkadan, bütçe açığından yola çıkarak ekonomik etki-tepki süreçlerini gözden geçirelim. Bu yıl büyük bütçe açığı verileceğini artık hükümet de kabul ediyor. Resmi revizyon gelene kadar tahminler üzerinden tartışmak zorundayız. 2009'da yüzde 5 küçülme tahmini ile bütçe açığının mevcut harcama planları çerçevesinde 58 milyara çıkacağını öngörüyorum. 4. paketin net etkisi sıfıra yakın olacak. Milletin zaten otomobil, buzdolabı falan aldığı yoktu. 58 milyar açık da yine tahminen gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 5'ini geçecek.
Normal zamanlarda kıyamet koparacak bu büyüklükteki bir açık, durgunlukta az mıdır çok mudur? Bu sorunun kestirme yanıtı yok. Dolaylı yanıtı ise farklı iki soruya verilecek yanıtlara bağlı. Bütçe açığı nasıl finanse edilecek? Bütçe açığının finansman yönteminin ekonomik etkileri neler olacak?
Eğer IMF ile anlaşma yapılırsa açığın bir bölümünü doğrudan IMF kredisiyle finanse edebilirsiniz. Bir diğer bölümünü de IMF anlaşmasının vereceği güvenle gelecek sıcak parayla. Bu koşullarda açığın finansmanı tahvil faizleri üzerinde fazla baskı yaratmaz. Kur ve enflasyon beklentileri kontrol altında olacağından TCMB politika faizini düşürmeye ve piyasa faizi üzerinde etkili olmaya devam edebilir. Bununla birlikte, IMF anlaşması 2009'da büyük bir bütçe açığını içerse bile sonraki yıllarda sıkı maliye politikalarını garanti eden güvenceler içerecektir.
Oysa anladığım kadarıyla daha gevşek maliye ve para politikalarını savunanlar böyle bir perspektif istemiyorlar. Dolayısıyla IMF'yi de istemiyorlar. Rakam vermedikleri için kesin bir şey söylemek zor ama herhalde bütçe açığının 70-80 milyara çıkmasını istiyorlar. IMF parası ve dış tasarruf olmayacağına göre salt iç kaynaklarla finanse edilecek bu devasa bütçe açığının piyasa faizlerini çıldırtacağını bilmeleri gerekiyor. Çare TCMB'nin faizleri düşürünceye kadar piyasadan bono alarak ekonomiyi paraya boğmasıdır. Bu konuda tutarlılar.
Bir yandan Hazine tahvil basarak piyasaya satacak, diğer yandan TCMB bu tahvilleri piyasadan toplayacak. Arada arbitraj kazançlarını cebe indiren aracı kurumların ve yatırımcıların TCMB'nin paralarını bir gişeden alıp diğer gişeden döviz kuyruğuna girmeyecekleri ne malum? Böyle yapmamaları enayilik olur çünkü hesapsız kitapsız, orta vadeli perspektifsiz gevşetilen maliye ve para politikaları kur ve enflasyon beklentilerinin canına okuyacaktır.

Sonuçta kısa dönemde kur, orta vadede enflasyon patlar, nominal faizler çıldırır, özel talep geçici olarak canlanır, sonra geberir, özel yatırımlar ise tam anlamıyla çöker. Durgunluk daha da derinleşir, krizden çıkış daha uzun sürer, çıkışın maliyeti de artar. Daha çok harcama yapılmasını, bol para basılmasını savunanlara iki basit soru sorun. Bütçe açığı hedefiniz nedir? Nasıl finanse edilmesini öneriyorsunuz?

Seyfettin Gürsel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder