12 Haziran 2009 Cuma

ŞAMİL TAYYAR

Ülkücüleri teğet geçti Alperenlere yöneldi

Ergenekon davasında 100. duruşma dün geride kaldı. Rutin davalarda her duruşma arasının ortalama İstanbul’da 3 ay, Ankara’da 2.5 ay olduğu dikkate alınırsa, bu davada en az 20 yıllık mesafenin kat edildiği söylenebilir.

Buna rağmen; davayı sulandırmaya ve soruşturma sürecini etkisizleştirmeye çalışanlar, yargının kronik hantal çalışma sisteminin faturasını Silivri’deki hakim ve savcılara çıkarmaya çalışıyorlar.

Bir yandan da davayı Veli Küçük etrafındaki küçük grupla sınırlandırıp beyin takımını aklama peşindeler.

Daha tehlikesi, bu soruşturmayla büyük ölçüde akamete uğrayan provokatif eylemlere yeniden başlama arzusunun canlanmasıdır. Kaotik ortamda daha kolay sıyırabileceklerini düşünüyor olabilirler.

Soldan devşirme Ulusalcı taifenin kol ve kanatları kırık vaziyette. Mitingler yoluyla yeniden taban tutmaya çalışıyorlar ama kan kaybı sürüyor. Ülkücü-Milliyetçi tabandaki filizlenme gayretleri ise arzu edilen seviyede değil.

Gençlerin sokağa dökülmesine şiddetle karşı çıkan Devlet Bahçeli’yi devirme planları ise tutacak gibi gözükmüyor.

Ülkücüleri teğet geçmiş durumdalar. Ama Alperenlere doğru ilerliyorlar.

Yeni oyun sahası

Hrant Dink cinayeti öncesi siyasi tarlanın sürülmesi karşısında sessiz kalmayan, sorumluları cezalandıran ve Alperenleri yeniden samimiyet testinden geçiren Muhsin Yazıcoğlu’nun şüpheli bir helikopter kazası sonucu ölümü, onlar için fırsat yarattı.

Alperenlerin ‘başıboş’ kaldıklarını düşünüyorlar. İstihbarat raporlarına da yansıdığı gibi Alperenleri ‘işlemeye’ çalışıyorlar. Bu kaygının, BBP yöneticilerine de doğrudan veya dolaylı iletildiğini düşünüyorum.

O nedenle, Alperen Ocakları, şu anda Ergenekon’un en önemli ‘oyun sahası’ durumunda.

Yazıcıoğlu’ndan sonra BBP’de genel başkanlık koltuğuna oturan Yalçın Topçu da Alperen Ocakları Genel Başkanı Abdullah Gürgür de tehlikenin farkında.

Teyakkuz halindeler.

Topçu ve arkadaşlarının desteklenmesi gerekir. Aksi halde, kışkırtıcılık prim yapar hale gelirse, Alperenler üzerinden Türkiye’yi kan gölüne çevirmek isteyenlerin hesabı çok pahalıya patlayabilir.

Bir gece ansızın

Bu açıdan bakıldığında; dün Taraf’ın manşetine taşıdığı, Alperen Ocakları Kayseri İl Başkanlığı’nın DTP milletvekilleri ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e gönderdiği, ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ sloganlı Türkiye haritasının akılcı izahı güçtür.

Diğer taraftan böyle bir öfkeye kaynaklık edecek, toplumun birleşme yerlerini kanatacak ve Ergenekon’a muradını altın tepside sunacak ‘Kürdistan haritası’ gibi bölücü açıklama ve yaklaşımlardan kaçınmak gerekir.

Bizlere düşen ise sadece sebebi veya sonucu haklı gösterecek şekilde kurgulardan ve parçacı önermelerden kaçınmak, münferit hadiselerden genel kaidelere ulaşma çabasından uzaklaşmaktır.

Onun içindir, dün Ahmet Altan’ın köşesine taşıdığı, ‘Belli ki Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra Alperenlerin önü açılmış’ ifadesini, iyi niyetinden şüphem olmasa da maksada matuf bulmadım. Böyle bir ifade, hem BBP, hem Alperen Ocakları yönetimi için haksızlık olur.

Bulaşanı atarız

BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu’yla da Alperen Ocakları Başkanı Abdullah Gürgür’le de dün uzun uzun görüştüm. Ayrıca, kendileri baş başa durum değerlendirmesi yaptılar. Alperen Ocakları Kayseri İl Başkanı Yaşar Bekir Soğman’ın tavrını, gerekçesi haklı bile olsa izlediği yöntemden rahatsızlardı.

Aldıkları ilk karar, disiplin mekanizmasını işletmek oldu. Soğman hakkında inceleme başlatıldı. Görevinin devamı, bu inceleme sonucuna bağlı.

Topçu, çok açık konuştu: ‘Rahmetli Muhsin başkanımızın bize emanetini daha da yüceltmek istiyoruz. Onun demokrasi ve hukuk mücadelesine gölge düşürecek hiçbir hareketin içinde olmayız. Yasa dışı gruplara bulaşanlar olursa onları asla içimizde barındırmayız, tespit ettiğimizde gereğini yaparız.’

Örgütte itaatsizlik, disiplinsizlik, kopukluk var mı?

‘Asla’ dedi Topçu.

Alperen Ocakları Genel Başkanı Abdullah Gürgür de bu görüşe destek verdi: ‘Biz partiden ayrı bir eğitim ve kültür örgütüyüz. Aldığımız eğitim ve terbiye gereği, büyüklerimize karşı asla saygısızlığımız olmaz. Onlara danışır, görüşlerine önem veririz. İtaatsizlik veya disiplinsizlik sözkonusu olamaz.’

Peki, Ergenekon, Alperen Ocakları’nı teslim alabilir mi veya bölebilir mi?

Gürgür, kendinden çok emindi: ‘Bizi kanun dışı faaliyetlerin içine çekmek isteyenlere karşı çok yoğun önlemler aldık. 16 yıldır büyük emek harcıyoruz. Aramıza gizli birimler giremez. Çünkü, bizim teşkilatlanmamızın temelinde uhuvvet ve samimiyet vardır. Aramıza sızmak isteyenler, kendilerini hemen belli ederler.’

Hrant Dink cinayetine bazı isimler karıştı...
Gürgür: ‘Aramıza giremedikleri için bazı yerlerde bir iki ay teşkilatlara girip çıkıp, sonra fırsatını bulup fotoğraf çektirerek Alperenlerle bağlantılı gibi göstermek isteyebilirler. O hadiseden sonra tedbirlerimizi daha da arttırdık. Dışarıdan yönlendirmeye açık bir teşkilat değiliz.’

Başkanın çağrısı

Buraya kadar tamam.

Hem Topçu’nun hem Gürgür’ün barış ortamının tesisi ve derin oyunların bozulması için çağrıları var. Gürgür, ‘Gençlerimizi tahrik edecek eylemlere karşı hukuk mekanizması daha iyi işletilsin’ diyor.

BBP Başkanı Topçu’nun çağrısı doğrudan DTP’li vekillere: ‘Türk anaları ve Kürt analarının gözyaşları birbirine karıştı deyip gelin terörü lanetleyin, ben de meclise koşarak gelip sizi kucaklayayım.’

Derin gizli güçlere karşı taahhütleri önemli, barış mesajları pozitif. Çok da zor bir iş değil. Neden olmasın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder