"Helalleşmek" İslam kültürünün bir kavramı. Ahiret inancı, orada verilecek hesap kaygısı, buradan oraya, bir "kul hakkı" yüküyle gitmemeyi öğütler insanlara. Bir karıncayı incitmişseniz, bir hayvanı dövmüşseniz, ağır yük yüklemişseniz bile, bunun İslam inancına göre bir hesabı olduğunu bilmelisiniz. Bir insanın ayağına basmak, canını incitmek de öyle. Bu noktada, Müslüman - Gayrimüslim ayrımı da yok.
Acaba bu kavramı, Türk - Ermeni ilişkisinde kullanabilir miyiz?
Markar Esayan, Taraf'taki yazısında Hrant Dink'in "Soykırım iddiaları bırakın ABD'yi, Mars'ta bile kabul görse, Ermeni ve Türkler'in birbiriyle helalleşmeden iyileşmeleri imkansız" dediğini yazıyor. Ve Hrant Dink'i "hayatını iki halkın kardeşliğine adamış ve bu yolda atılan tüm olumlu adımların zeminini hayatı pahasına döşemiş olan büyük insan" diye tanıtıyor. (Taraf, 27 nisan 2009)
Dink'i, daha önceki bir yazımda, Türkler'in duygularını anlama noktasında ve çözüm arayışında bir çok Türk'ten daha insaflı bulduğumu yazdım. Hatta düşünüyorum ki, onun öldüğü günlerde "Hepimiz Hrant'ız" pankartı taşıyanların büyük kısmı bu duyarlılığı taşıyan Hrant Dink'ten çok uzaklardaydı.
"Helalleşmek" iki taraflı bir eylem. İki taraf da, birbirinin hukukunu çiğnemiş olduğunu var sayar ve, bu hukuk yüküyle ebedi aleme göç etmek istemez.
Türk - Ermeni ilişkisinde böyle bir kritik durum var. Ermeniler, büyük acı (hadi onların ifadeleriyle söyleyelim, büyük felaket) yaşadıklarını söylüyorlar. El hak doğru, yaşanan büyük acı var.
Ama, Türkler ve Müslümanlar da, aynı süreçte büyük acı, hatta büyük felaket yaşadıklarına inanıyorlar. Tarihe baktığınızda bunu da görüyorsunuz.
Acılar arasında doz farkı var, acıya sebep olan güç farkı var, şu var bu var. Ama gerçek şu ki, iki acı var.
Peki sıkıntı nerede?
Ermenilerin acısına, dünyanın büyük güçlerinin sahip çıkmasında, ve bunu Türkiye'ye karşı kullanmalarında.
Bir şey daha:
Üç aşağı beş yukarı aynı dünya güçlerinin, tam da acıların yaşandığı dönemde, Ermenileri Türklere, - Müslümanlara karşı kullanmış olmaları.
Ve bir şey daha:
Bu "acı sayımı"nda, dünya ölçeğinde Türklerin - Müslümanların acısının yok sayılmasında...
Markar Esayan, Yeni Asya'dan H. Hüseyin Kemal'e verdiği 26. 12 2008 tarihli mülakatında "Düşünün, acımız ve kaybımız yok sayılıyor. Bu yüzden Ermeniler acıları yaşayamıyor, ölülerini gömemiyor. 93 yıldır Ermeniler konuşamıyor." dedikten sonra bir başka boyuta geçiyor ve şunları söylüyor:
"Ortada büyük bir acı var, bununla yüzleşemiyor, helâlleşemiyoruz. Topluca bütün acılarımız için bunu yapmalıyız. Hepimizin acıları değerli. ASALA'nın öldürdüğü insanlar, 1918'de Ruslarla gelip Ermeniler tarafından öldürülen Müslümanlar için üzülmeliyiz. Bunları topluca konuşabilmeliyiz yoksa geçmişin hayaletlerinden kurtulamayız."
Şunları da söylüyor Esayan: "Tarihteki acı olaylara bakıp kimse Türk halkına soykırımcı halk diyemez. Önemli olan Türk halkının Ermeni halkının acılarını paylaşması..."
Acı paylaşımı, evet.
Helalleşmek, evet.
Buna kimse itiraz edemez.
Dünya platformlarında yapılan bu değil.
Dünya platformlarında yapılan, sanki, Osmanlı'ya karşı, önce gayrimüslim, sonra Müslüman tebaa üzerinden yürütülen yok etme - sömürgeleştirme harekatının devamı...
Bu toprağın insanları, böyle bir yok etme operasyonunun acı hatıraları ile dolu...
Kendi acılarının görülmediği, aksine, "Osmanlı'yı yok etme"nin meşrulaştırıldığı bir tarih içinden geliyorlar...
Günümüzde Kıbrıs'ta Avrupa'nın Rumlar hesabına kol büktüğüne, Karabağ'da işlenen cinayetlerin göz ardı edildiğine, Filistin'de, İsrail'in vahşete denk silah kullanımının meşrulaştırıldığına tanık oluyorlar.
"Ermeni meselesi", bir acının idraki değil, böyle bir politikanın uzantısı olarak algılanıyor.
İçerdeki kimi aydınlarımızın tavrı, tam da bu kuşatmaya monte oluyor.
O yüzden Hrant Dink'in dilini bizimkilerden çok daha samimi bulduğumu önce de ifade ettim, şimdi de belirtmeyi gerekli görüyorum.
Bu işi, Amerika'nın, Avrupa'nın marifetleriyle kol bükerek değil, iki halkın tarihi dostluğunu, birlikte, yan yana, iç içe yaşama zaruretini dikkate alarak gündemde tutmak ve çözmek lazım.
"En kolay dövülen ülke Türkiye" deyip, içerden dışardan Türkiye'ye vurarak değil.
Ahmet Taşgetiren
29 Nisan 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder