2 Mart 2009 Pazartesi

Kapınıza bir buzdolabı gelirse...

29 Mart seçimlerine artık bir aydan az bir zaman kaldı. Ama seçimin sonuçlarından ümidini kesenler muhtemel yenilgi sonrasına bugünden hazırlar.

Sert kış günlerinde bedava kömür haberleriyle başlayan hazırlıklar, havalar ısınmaya başlayınca buzdolabı dağıtımı haberleriyle hızlandı. Bunların üzerine “listelerdeki ölü AKP’li seçmenler” haberlerini de ekleyince biriken mazeretler listesi seçimlerin olağan mağluplarını birkaç seçim daha avutmaya yeter. Tabii “Ah bu halk olmazsa biz bu seçimi açık ara alırdık” diyenlerin bu “satılık halkı” yönetme konusundaki karşılıksız aşkları bir gün bitmezse.

Bu “teselli haberleri”nden “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” gibi klasikler arasına girebilecek olanı hiç şüphesiz “AKP fakirlere kömür dağıttı, hava kirliliği bundan” manşetleriydi.

Sanki insanların soğuk kış günleri ısınmak için evlerinde doğalgazları vardı da sırf havayı kirletip, zenginlere hayatı zehir etmek için kömür yakıyorlardı gibi ancak kötücül, bencil bir 19. yüzyıl kapitalistinin elinden çıkmış olabilecek o manşetler az kalsın Türkiye’den bir Marx çıkaracaktı.

Yoksulların bu kadar aşağılandığı, halka cahil, satılık, eğitimsiz, bidon kafalı demenin milli spor olduğu bir ülkede ortaya çıkacak yerli bir Marx’ın kısa sürede memleket siyaseti üzerinde hayalet gibi dolaşıp, bir süre sonra da Lenin’ini, öncü partisini bulup devrime yürüyeceğine şüphe yok.

Ama yine de unutmamak gerekir.

Komünist partisinin bedava kömürle havanın kirlenmesinden yakınıp “Bu kömür derhal dağıtılan evlerden toplatılmalıdır. Yurttaşlarımızın ücretsiz ısınma hakkı vardır. Ancak AKP’nin ülke insanımızın onuru ve hayatı ile oynamaya hakkı yoktur” diyerek suç duyurusunda bulunduğu bir ülkeden bahsetmekteyiz.

Sosyal demokrat partisinin Anayasa Mahkemesi’ni kapılarını kırıp zavallı öğrencilerin üç kuruşluk burslarını kestiği bir ülkeden.

DİSK Başkanı’nın çıkıp “Buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtarak değil, gerçekten işsiz olanlara iş bulmakla yükümlü olan hükümet kendisine seçim yatırımı yapmak için kasayı açtı. Hükümetin seçim öncesi nasıl bir politikayla toplumdan oy almaya çalıştığı belli. Buna karşı mücadele etmek boynumuzun borcu” diye açıklama yaptığı bir ülkeden.

Komünistinin bile “bu fakirlerin kömürleri yüzünden havamız bozuluyor” gibi küçük burjuva dertleri olan bir ülkede, en büyük radikalizmin “Soğuktan don ama AKP’ye oyunu verme” olduğu bir ülkede Marx derdini biraz zor anlatır doğrusu.

Evet, bir hükümetin görevi yardım etmek değil, iş imkânları yaratmak, kalıcı sosyal politikalar üretmektir.

Ama Allah aşkına bir komünist partinin, bir sosyal demokrat partinin, bir devrimci sendikanın işi midir eşitsizliğin kol gezdiği bir yerde yoksullara dağıtılmış üç torba kömürün, üç kuruş paranın, bir buzdolabının peşine düşmek, işi gücü bırakıp kendini bu yardımlarla mücadeleye adamak?

Dünyada bu “popülizm avcılığını” sağ partiler yapar. Ama bizde bu işler, laiklik, Kemalizm aşkı, AKP düşmanlığından gözü dönmüş bazı sol partilere, sol sendikalara kaldı.

Halbuki normal ülkelerde bir solcu siyasetini ve ahlakını “Laiklik elden gidecek mi” diye değil, düzenin çarpıklığını ve eşitsizliklerini görerek kurar. Ahlaki hüküm verirken de sınıfsal çelişkileri, adil bölüşümü gözetir.

Mesela şöyle düşünür;

2009 yılında bu ülkede bir eve hâlâ buzdolabı girmediyse, suç, evinde yıllardır buzdolabı kullanan, sekizinci buzdolabını değiştirmiş olan herkesindir. Yüz binlerce buzdolabı, dükkânlarda boş boş beklerken insanlığın bu faydalı icadından o evdekileri yararlandırmamak hepimizin utancıdır. Sistemin çarpıklığıdır. Biz berbat bir düzen, eşitsiz bir dünya kurduğumuz için o evde yemekler bozulmaktadır. En büyük suçlu ise devlettir. O suçlu devlet günün birinde bu suçundan dönüp o insanlara buzdolabı dağıtmışsa bu yardım değil, ancak gasp edilmiş bir hakkın iadesi olabilir. Bunun için bırakın o iktidara oy vermeyi teşekkür etmek bile o buzdolabını alanların ancak âlicenaplığı olabilir.

Ve bedava kömür yardımı almak zorunda kalmış birini şöyle teselli eder;

Soğuktan donuyorsunuz. Evinizde kömür sobasından başka da bir şey yok. Kriz çıkmış, işten atılmışsınız ya da zaten tam istihdam ülkesi olmayan bir ülkede yaşıyorsunuz, zaten işiniz de hiç olmamış. Bu sizin suçunuz değil, dünyada ısınmak için bu kadar imkân varken bunlardan bir tanesini bile size çok görenlerin suçudur. Günün birinde devlet elindeki milyonlarca torba kömürden evinizin önüne üç torba bırakmışsa bunun için ona oy vermeyi bırakın, edilmiş bir teşekkür bile ancak sizin kibarlığınıza verilebilir.

Yani siz bırakın bu laik gurur meselelerini, kapitalist ahlak anlayışlarını.

Geçen gün kapınıza bırakılan buzdolabınızdan çorbanızı çıkarın, bedava kömürle yanan sobanızın üstünde ısıtın. Ve o çorbayı size verdiği için sadece Allah’a şükredin. Oyunuzu da sizi en az aşağılayana verin.
Yıldıray Oğur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder