Günün en olumlu gelişmesi, Başbakan Erdoğan'ın dört yıl aradan sonra Brüksel'e gitmesidir.
Bu AK Parti iktidarının yeniden AB reformları için düğmeye basmasının işareti olarak yorumlanmalıdır. Bu işaretlerden bir diğerini de Egemen Bağış'ın "Baş Müzakereci Bakan" olarak atanmasında görmüştük.
Eğer bu yorumumuz doğru ise Türkiye'de "Gerçek Gündem"e dönüş çabalarının başladığını da söyleyebiliriz.
Ve gerçek gündemin en önemli maddesinin müthiş bir durgunluk sürecine dayanan "global ekonomik kriz" olduğunu da hatırlamalıyız.
Ahmet Nazif Zorlu global ekonomik krize dayanan günleri, arkadaşımız Şelale Kadak'a ne güzel özetlemiş:
- Bir tuhaflık vardı. Düşünün 1 liraya bir şey alıyorsunuz. Bakıyorsunuz 1.5 olmuş. Bir sonraki gün 2. Sonra diyorlar ki bu 2.5 lira olacak. Kendi servetine bakıyorsun sonra hayal kuruyorsun. Burayı 800 milyon dolara aldım. Petrol 50 dolardı. Petrol üçe katlandı sonra. Buranın değeri de 2.4 milyar dolar oldu! Şimdi herkes böyle bir hayal âleminde yaşadı. 2001'de IMF Türkiye'ye 4 milyar dolar para verdi. Yer yerinden oynadı. Şimdi biz bankayı 2 milyar 437 milyon dolara sattık. Demek ki o zaman olsa bir banka satıp Türkiye'yi kurtarabiliyormuşuz.
İnanılmaz düşüşler
Gerçekten durum böyleydi geçen yılın ortalarına kadar.
Düşünün ki, bundan bir yıl önce 200 bin tonluk bir katı yük gemisinin günlük kiralama parası 250 bin dolar civarındaydı.
Bugün bu gemiyi 3-4 bin dolara kiralayabiliyorsunuz.
Dünyada bu çapta bir talep düşüşü var.
Kurtarılmaları için Amerikan bütçesinden milyarlarca dolarlık fonlar aktarılması istenen otomotiv şirketlerinde çalışan işçilerin saat ücreti 60 dolar civarında.
Aynı otomobilleri yapan Çinli işçilerin saat ücreti ise 3 dolar bile değil.
Amerika ve Avrupa'da 1 milyon dolara mal edilen bir iş makinesini, Hindistan 200 bin, Çin ise 150 bin dolara üretebiliyor.
Yaşanan kriz globalleşmenin bir yan ürünüydü.
Şimdi bu krizden çıkışı ve yeniden yapılanmayı da, globalleşmenin imkânları sağlayacak.
Mesela demek ki artık Amerikan şirketlerinin Amerikalı işçileri çalıştırarak otomobil üretmelerinin bir anlamı yok.
Bu şirketleri Amerikan devleti ne kadar fonlarsa fonlasın, bunların rekabet edebilir ölçülerde üretim yapmaları mümkün değil.
Demek ki Amerikalılar artık Uzakdoğu'da üretilmiş otomobilleri satın alacaklar.
Peki Türkiye bu global iş bölümünde ne gibi bir rol üstlenecek?
Türkiye'nin yeni rolü
Ahmet Nazif Zorlu bunu da şöyle anlatmış:
- Finansta bir daralma var. Stoklar aşağı iniyor. Kısa vadeli işlemler yapılıyor artık. 10 bin tane değil, bin tane alıyor müşteri. Haftalık almaya çalışıyorlar. Kimse depoya atmak istemiyor. Bir de demir, saç, çelik gibi fiyatlar geriliyor. Daha önce senelik anlaşma yapıyorduk. Şimdi herkes aylık anlaşma yapıyor. Ben başta ABD'ye Obama'nın başkan olması gibi bazı sebeplerden pozitif bir döneme girileceğini düşünüyorum. Moralimizi bozmayalım. Mesela biz kısa süreli siparişler açısından önem kazanmaya başladık ülke olarak. Çin'e gidecek olan sipariş bize geliyor. Çünkü ben bugün verdiği siparişi 15 gün sonra teslim edebilirim ama Çin edemez.
Diyelim ki Türkiye krizden Ahmet Nazif Zorlu'nun işaret ettiği fırsatları çıkartacak.
Peki ama Amerika ve Batı Avrupa ne yapacaklar bu yeniden yapılanmada?
İşin en kritik yanı bu.
Çünkü bırakın yeniden yapılanmayı, henüz krizden çıkışın yollarını tam olarak bulamadılar gelişmiş ülkeler.
Düne kadar sermaye ihraç eden bu ülkelerin bankalar sistemi hâlâ sallantıda. Açıklanan bilançolarda büyük zararlar devam ediyor.
"Ergenekon" yanında bütün bu konuları da konuşmamız gerekiyor.
Mehmet Barlas
19 Ocak 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder