Susurluk tarihî bir fırsattı; değerlendirilemedi. Açık ihmal vardı. Belki biraz da korku. Her neyse. Sonuçta siyaset, yargı, bürokrasi el ele verdi ve Susurluk'ta suçüstü yakalanan derin örgüt dosyası hasıraltı edildi. O günün siyasetçileri örgütün üzerine gidemedi. Yargıyla ilgili de şüpheler oluştu.
Çünkü olayın üzerine gidenler tek tek etkisiz hale getirildi. Susurluk'ta adı geçen devletin kurumları, iddiaları duymazdan geldi. Oysa Susurluk dendiğinde sadece kaza esnasında arabada bulunanlar değil, Veli Küçük'ten Mehmet Ağar'a kadar pek çok isim gündeme geliyordu. İthamların tam göbeğinde JİTEM vardı, Özel Harp Dairesi vardı, faili meçhul cinayetler vardı... Resmen soruşturma örtbas edildi, küçük cezalarla dava savuşturuldu.
Susurluk'u örtbas eden irade, siyaset sahnesinden silinip gitti. 28 Şubat'ın psikolojik harp uzmanları, iktidarın şirin görünme gayretlerini dikkate almadı ve iflahını kesti. Bu durumdan istifade etmek için sırasını bekleyen Mesut Yılmaz, iktidar koltuğuna oturdu ama o makamın mürüvvetini göremedi. Bazı gazete haberlerine göre dönemin içişleri bakanı Ergenekon'un üstüne gitmek istemiş ama Mesut Bey engel olmuş. Ergenekon'dan ilk bahseden Tuncay Güney'i o günün emniyet amirlerinden Adil Serdar Saçan sorgulamıştı. Ne tuhaftır ki Saçan, şu an Güney'in konuştuklarını örtbas etmekle suçlanıyor. Saçan'ın Mesut Bey ile yakınlığı herkesin malumu. Yılmaz'ın 2001'de ortaya çıkan ilk Ergenekon itirafçısını duymaması mümkün değil. Zaten Yeni Şafak'a konuşan Avni Özgürel, Mesut Yılmaz'ın Susurluk Çetesi tarafından nasıl köşeye sıkıştırıldığını anlattı. Her neyse... Açıkçası Ergenekon örtbas edildi. Ta ki Ümraniye'de yakalanan bir cephaneliğin yeni bir soruşturma başlatacağı ana kadar. Ortaya çıkan onca cephaneden sonra artık Ergenekon Terör Örgütü'nü (ETÖ) hasıraltı etmek mümkün değil.
Susurluk'un örtbas edilmesinin tek sorumlusu siyaset değil. Yargı içindeki ilginç bir yapı, soruşturmaların derinleştirilmesine engel oluyor. Mesela Susurluk hâkimi Sedat Karagül davayı derinleştirmeye çalışırken görevinden alınmıştı. Yeni hâkim, davayı 3 ayda karara bağlamış, İbrahim Şahin'e çete kurmak suçundan altı yıl hapis cezası vermişti. Ne ilginçtir ki davayı üç ayda sonuçlandıran hâkim Metin Çetinbaş, şimdi Ergenekon soruşturması kapsamında yargılanan zanlılardan bazısının avukatlığını yapıyor.
Sözü Uğur Dündar'a konuşan ve İbrahim Şahin'le birlikte yargılanan eski Özel Harekat polisi Ayhan Çarkın'a bırakıyorum: "Bizi 3,5 sene yargılayan hâkim Sedat Karagül'de ben adaleti gördüm. Sonra bu heyet görevden alındı. Keşke o adamdan idam cezası alsaydık. Son 15 gün Mesut Yılmaz hükümetinin atadığı başka bir heyet geldi. 4 yıl ceza aldık. Oysa neyle yargılanıyorduk."
Ergenekon soruşturması sürerken yargı içinden bir zümre, soruşturmayı yürüten savcı ve polislere baskı yapıyor. YARSAV Başkanı nerdeyse kendini helak edecek. HSYK'ya sürekli baskı yapılarak savcının değiştirilmesi ya da pasifize edilmesi için telkinde bulunuluyor. HSYK zaten tarihî hatasını yaptı ve Şemdinli savcısını meslekten men ederek kendi sicilini tarumar etti. Baro başkanı sıfatıyla konuşanlardan bir kısmı "Ergenekon çetesi korunuyor" havasının oluşmasına katkı sağlıyor. Çünkü yapılan açıklamalar, Sabih Kanadoğlu'nun son bir gayretle ortaya attığı sulandırmayla kesişiyor. 'Ergenekon'u 40 savcıyla soruşturalım' demek, bu soruşturmayı felç edelim demektir. Susurluk'ta yargıya dair şüpheler oluşmuştu ama çok net bir fotoğraf ortaya konulamamıştı. Şimdi YARSAV, HSYK gibi kuruluşlar üzerinden yürütülen tartışma, Sabih Kanadoğlu ve bazı barolar sayesinde ortaya çıkan tablolar, adalet mekanizmasına müdahale konusunda şüpheleri iyice ayyuka çıkarmıştır.
Başbakan Erdoğan önceki gün net konuştu: "Savcıya yapılan baskıyı kınıyorum ve hukuka en çok saygı göstermesi gereken hukukçuların bu saygıyı göstermemesini de kınıyorum." Başbakan'ın kimleri kastettiği herkesin malumu. Adalet Bakanı M. Ali Şahin de defalarca uyardı; ama birilerinin umurunda değil. Oysa bu saatten sonra çok net bir gerçek var: Kim Ergenekon çetesinin üzerini örtmek isterse, çetenin altında ezilir; velev ki bu, yargı olsun.
Ekrem Dumanlı
22 Ocak 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder