İsrail Gazze'de katliam yaparken utançlarından söyleyecek söz bulamayanlar, ateşkes sonrası bir anda ortaya çıkıverdi. İsrail basınının da gazıyla, Türkiye kamuoyunun olağanüstü hassasiyeti, Başbakan Tayip Erdoğan'ın sert tutumu, Ahmet Davutoğlu'nun olağanüstü çabaları bir araya getirilerek, "Sen İsrail'e bunu nasıl yaparsın" sorgulaması başlatıldı.
İsrail, Davutoğlu'nun görüşme talebini kabul etmemiş, Türkiye Hamas'ı savunan tek ülke kalmış, Ortadoğu açılımı Gazze'ye saldırıyla suya gömülmüş, Türkiye sadece konuşmuş hiçbir şey yapamamış vs… Günlerdir insani boyutunda ele aldığımız krizin, bugün diplomatik arka planı hakkında notlar aktaralım.
Türkiye Hamas'ı demokratik yollarla seçilmiş yasal temsilci kabul ediyor. Hamas'ın seçime girmesine izin verip sonra seçim sonucunu tanımayanları sorgulanması gerekirken okların Türkiye'ye çevrilmesi dikkat çekici. Aynı Türkiye ateşkes sonrası özellikle Filistin Ulusal Uzlaşması üzerinde yoğunlaşıyor. Türkiye Hamas'ı neden savunuyor diyenleri iki örnek. Birleşmiş Milletler de Hamas'la doğrudan görüşmelere başladı. Daha dün Fransa Dışişleri Bakanlığı, Hamas'ı barış görüşmelerine katacaklarını açıkladı. Yakında krize taraf olan herkesin Hamas'la pazarlığa oturacağını göreceğiz.
İsrail ve Türk basınının; "görüşme talebi kabul edilmedi" tezi yanlış. Mısır-İsrail görüşmeleri başarısız olunca Türk-İsrail heyetlerinin görüşmesinin anlamı kalmadı. Oysa Türk heyeti Tel Aviv'de Başbakan Ehud Olmert'e kadar herkesle görüştü. İsrailli temsilci Amos Gilad vakit darlığı ve görüşemedikleri için özür dilerken bunu Türkiye'ye tavır olarak pazarlamak bilgi eksikliğinden ya da özel bir kasıttan kaynaklanıyor olmalı.
Türkiye'nin bölgesel çabaları hiç olmadığı kadar etkili biçimde devam ediyor. Ortadoğu AGİT'i benzeri yeni yapılanma için çabalar sürüyor. Arap Birliği'ndeki bölünmeye ilişkin çalışmalar sürüyor. Tüm taraflarla görüşebilen tek ülke Türkiye kaldı. Krizin ilk günlerinde Mısır Dışişleri Bakanı'nın Ankara ziyareti, Türkiye'nin etkinliğini öne çıkarma çabasıydı. Çünkü Hamas'ın Mısır'a güveni kalmamıştı. Türkiye ve Mısır arasında bir soğukluk da söz konusu değil. İki ülke belki de ilk kez bir konuda bu kadar yoğun ortak çalışma örneği gösterdi. Hamas'ın Kahire görüşmelerine katılmasında Türkiye'nin rolü çok büyük.
İsrail ve sempatizanlarının Türkiye'den yakınmaya ne hakkı var? Hangi ülke böyle bir kıyıma suskun kalabilirdi? Suriye-İsrail görüşmelerinin temelini Türkiye atmadı mı? Türk yetkililer, bu dolaylı görüşmeleri yürütebilmek için sadece Suriye'ye onlarca ziyaret yaptı.
Ehud Olmert'in Ankara'daki beş saatlik görüşmesi, Suriye-İsrail dolaylı görüşmelerinin beşinci aşamasıydı. Bu görüşmeden sonra doğrudan görüşmeler başlayacaktı. Eğer doğrudan görüşmeler sağlanabilseydi bölgesel sorunlar üzerinde çok ciddi etkileri olacaktı.
İsrail saldırıları sürerken başkent başkent dolaşan, tarafları ortak yaklaşımlara ikna etmeye çalışan bir Türkiye vardı. Türkiye; İsrail Hamas dolaylı görüşmelerine, Hamas-Mısır görüşmelerine, Suriye-Mısır görüşmelerine, Hamas-Mahmud Abbas yönetimi arasındaki görüşmelere aracılık etti. Baş dön dürücü bir çaba bu.
İsrail-ABD ateşkes konusunda anlaştı. ABD bazı güvenceler verdi. Kızıldeniz'den, Aden Körfezi'nden itibaren bölgesel güvenlik garantisi. Ama bunun uygulanma şansı pek bulunmuyor.
Ateşkese ilişkin metinler, Fransız-Mısır metni değildi. Fransa'nın belirlediği metin kabul görmedi. Olayın siyasi gösterisi başka bir konu. Ama Türkiye'nin rasyonel önerileri ciddi kabul gördü.
İsrail tek yanlı ateşkes aldıktan sonra Türkiye saatlerce Hamas'ı ikna etmeye çalıştı. Bu çabalar sonucu Hamas da ateşkes ilan etti. Türkiye Filistin halkı için en güvenilir ülke şu an. Hamas'ı savunmak başka bir şey, gerçekçi olmak başka bir şey. Birleşmiş Milletler'in bile doğrudan görüşmelere başladığı, Fransa'nın bile barış görüşmelerine katılmasını istediği Hamas artık Filistin'in gerçeği. Bunu herkesin kabul etmesi gerekiyor.
Öyle görünüyor ki, Türkiye bölgesel politikalarda etkinliğini daha da artıracak. İsrail'deki seçimin bir krize neden olacağı uyarısını yaptı. Endişe ettiği oldu. Şimdi Irak'ta benzer bir endişe var. Arap dünyasının bölünmüşlüğü en büyük sorunlardan biri. Suudi Arabistan Kralı'nın; "Vahim hata yaptık, bölündük. İsrail bunu kullandı. Mısır'la, Suriye ile yeniden bir araya gelmeliyiz" şeklindeki sözleri çok önemli.
Ateşkes sonrası ilk iş Gazze'yi hayata döndürmek. Ama diplomasi boyutunda Filistin'de bir uzlaşmayı sağlamak, Arap dünyasındaki bölünmüşlüğün aşılmasına yönelik girişimlerde bulunmak. Ortadoğu AGİT'i bu açıdan önemli bir proje. Türkiye'nin önerisi Arap Birliği tarafından kabul gördü. Yakında bu konuda dikkat çekici gelişmeler yaşanabilir.
Türkiye, sağlam önerileriyle artık Ortadoğu'nun her yerinde, herkesin güvendiği, her toplantıda olması özellikle istenen tek ülke. Bunu başarısızlık olarak sunmak, İsrail basınının manipülasyonlarına teslim olmak, bazı kesimlerin Türkiye ve bu çabaların mimarlarına karşı yürüttüğü linç kampanyasına destek vermek tam anlamıyla basiretsizlik.
Bölgede güçlü ülkeler ortaya çıktıkça, güçlerini artırdıkça İsrail'in manevra alanı daralıyor. Son Gazze saldırısı, İsrail'in askeri güçle caydırıcılığının sınırlandığını açıkça ortaya koydu. Bunu ilk 2006'daki Lübnan savaşında görmüştük. Mesele Hamas'ı desteklemek değil, mesele Türkiye'nin yeni Ortadoğu resminin tamamını görebilmek…
İbrahim Karagül
21 Ocak 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder