Garp cephesinde yeni bir şey yok! Almanya Başbakanı Merkel’le Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, ülkelerinde seçim zamanı da geldiği için, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmaya devam ediyorlar.
Her seferinde olduğu gibi üyelik yerine gene ‘imtiyazlı ortaklık’ alternatifini piyasaya sürdüler.
Buna karşı da malum, haklı tepkiler ifade edilmeye başlandı.
Cumhurbaşkanı Gül, Merkel’le Sarkozy’yi vizyon yoksunu ilan etti.
“Yaptıkları dürüst değil” diyen Başbakan Erdoğan şunu ekledi:
“Maç başlamış oynuyoruz, maç esnasında penaltı kuralları değişiyor. Böyle şey olmaz, insana gülerler.”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, imtiyazlı ortaklığa karşı çıktı, Türkiye’nin tek hedefinin tam üyelik olduğunun altını çizdikten sonra net konuştu:
“Türkiye’nin stratejik önceliği Avrupa’dır!”
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ, Merkel ve Sarkozy’ye gönderdiği mektuplarda, imtiyazlı ortaklığın Türkiye tarafından kesinlikle kabul edilemeyeceğini yineledi.
Polonya Başbakanı Tusk’la İsveç Dışişleri Bakanı Bildt de Türkiye için imtiyazlı ortaklığı değil, tam üyeliği savundular.
Bu arada İngiliz Financial Times gazetesinde çıkan bir yazıdaki şu satırlar ilginçti:
“AB kapısını Türkiye’nin yüzüne kapatırsa, bunun sonuçları yarı açık kapıya göre çok daha tehlikeli olabilir. Türkiye, askeri ve ekonomik bakımdan önemli bir bölgesel güçtür. Osmanlı geçmişi, Türki kültürü ve İslami mirası sayesinde komşularını AB’den çok daha iyi anlıyor.”
Hepsi haklı tepkiler.
İsabetli eleştiriler...
Özellikle, çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Türkiye’nin stratejik önceliği” olarak AB’ye işaret etmiş olması yerinde olmuştur.
İyi güzel.
Ama bir de ‘ama’sı var.
Merkel’e, Sarkozy’ye tepki koymak iyi ama... Onları ‘vizyonsuzluk’la suçlamak iyi ama... Türkiye’nin stratejik önceliği AB’dir demek iyi ama...
İşin bir de ‘ama’sı var.
Merkel ve Sarkozy’ye de kulak verin. Bu ikili, Türkiye’nin üyelik yerine ‘imtiyazlı ortaklık’la idare etmesini isterken, özetle şunu da demek istiyorlar:
“Bakın, Türkiye bu işi kıvıramıyor. AB standartlarını kaldıramıyor. Yani birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine dönük hedefler Türkiye’yi fena halde zorluyor. Askerini demokrasiye uyduramıyor. Kürt sorununu çözemiyor. İfade özgürlüğü hâlâ kısıtlı bu ülkede. U-Tube yasak! Nedim Gürsel’e romanından dolayı dava açıldı. Freedom House tarafından açıklanan dünya basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye, 195 ülke içinde 101. sırada yer alıyor. Kadın-erkek eşitliği konusunda, kadınlara davranış konusunda çok eksikleri var. Ayrıca Türkiye kamuoyunda AB üyeliğine destek düşüyor. Hükümet de değişti, eskisi gibi asılmıyor konuya... Onun için zorlamayalım Türkiye’yi, tam üyeliği kaldıramaz bu ülke...”
Aşağı yukarı böyle diyorlar.
Haksızlar mı?..
Gerekenleri yapıyor muyuz?
Merkel ve Sarkozy’lerin gerekçe ve bahanelerini geçersiz kılabilecek bir yolda mı yürüyoruz?
Yıllar önce, Mülkiye’den hocam, değerli siyasetçi, eski dışişleri bakanlarından rahmetli Prof. Turan Güneş şöyle demişti:
“Briç kulübünde pişpirik oynanmaz!”
Hasan Cemal
16 Mayıs 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder