Sevgili okuyucular, Demirel için yakınları ‘Beyefendi’ derler. Beyefendi’nin eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa için söylediklerini duyunca neredeyse gülmekten katılacaktım. Beyefendi, Büyükanıt Paşa’nın ‘hasta devlet’ açıklamasına tepki gösterirken, “Hiç kimse kendi iktidarsızlığını, güçsüzlüğünü devlete yüklemesin. Eğer bozuk bir şey vardıysa
düzeltselerdi. Bozuk bir şey varsa, düzeltmek devleti yönetenlerin işidir” buyurmuşlar...
İktidarsızlığın âlâsı
Efendim, Beyefendi’yi yakından tanımıyorsanız, hele onun düz mantık söylemlerine alışık değilseniz, ‘Canım ne var bunda bu kadar gülecek?’ diyerek itiraz edebilirsiniz. Aslında bu ‘devlet savunuculuğu’ görüntüsünün altında neler yok ki?...
Evvelâ unutmadan şunu sorayım: Beyefendi, sahiden zât-ı âlilerinin devrinde ‘devletlûlar’ dinlenmez miydi? Çok iyi bilirsiniz ki bal gibi dinlenirlerdi. Hem de kocaman düğmeler şeklindeki komik ‘böcekler’ ile... Başbakanlık Müsteşarlığı’na vekâlet ederken bu cihazlardan odanızda az mı yakalamıştık?..
Lâkin, yiğidi öldür, hakkını ver demişler... Zât-ı devletlerinin de hakkını vermek gerekir, zira dinlendiğinize dair hiçbir zaman yaygara yapıp ortalığı karıştırmamıştınız. Daima ‘kırık’ kolunuz hep yen içinde kalmıştı vesselâm...
Sözün kısası, hiçbir zaman güçsüzlüğünüzü, iktidarsızlığınızı göstermediniz. Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi, kaybettiğiniz anahtarınızı karanlık bodrumlarda aramaya çekindiniz. Sıkışınca da şapkanızı alıp gittiniz...
Büyükanıt Paşa da bir âlem
Efendim, aslında ben Büyükanıt Paşa’yı severim. Milliyetçi, vatanperver ve değerli bir komutanımızdır. Özkök Paşa kadar olmasa da, demokratik rejime ve hukuka epeyce bağlı kalmış, CHP’nin ve jakoben çevrelerin bütün tahriklerine rağmen TSK’nın darbe yapmasına müsaade etmemiştir.
Eee, her güzelin bir kusuru olurmuş ya, bizim tonton paşamızın da ufak bir rejim kusuru varmış; sizin anlayacağınız birazcık ‘hâmile’ imiş... Nitekim, Mehmet Ali Birand’ın sorularına cevap verirken, 27 Nisan Muhtırası için, ‘Cuma akşamı oturdum yazdım’ diyerek bu antidemokratik eylemini savunmaya çalışıyor.
Paşam, darılma kızma ama sen böyle aklına geldikçe Hükûmete muhtıra yazarsan, beni dinliyorlar diye şikâyet etmeye de hakkın olamaz. Zira, antidemokratik, rejime ve hukuka aykırı hareket edenlerin dinlenmeyi de göze almaları gerekir.
Ayrıca, Şener Eruygur’dan Büyükanıt Paşa’nın eşi hakkında bilgi bulunan bir dosyanın çıkması da, aslında dinlenilme eyleminin de çok taraflı olduğunu göstermez mi?..
Dorukta bir cin
Efendim, Cindoruk’u ne kadar tanırsınız bilemiyorum. Lâkin kendisi gerçekten ismiyle musemmâdır. Ben, Beyefendisiyle birlikte, hırsta ve cinlikte bu derece doruğa ulaşmış kimseyi tanımadım. Bizim Attilâ Peynircioğlu’nun kulakları çınlasın; Beyefendi’nin müşavirliğini yaparken Cindoruk için ‘cintonik’ diyerek takılırdı...
Efendim, işte prehistorik dönemin eski demokrat, yeni jakoben politikacısı Cindoruk, 79 yaşında DP’nin ‘genç’ genel başkan adayı olmuş. Ne de olsa Beyefendi’den 6 yaş daha küçük; genç sayılır...
Bendeniz bu konuda yorum yapmayı sevgili Aydın Menderes’e bırakıyorum. Bakınız bu ibret verici olay için Aydın Bey neler söylüyor: “Hüsamettin Cindoruk’a verilecek her oy, DP ve Adnan Menderes’in hatırasına saygısızlık, darbeciliğe, Ergenekonculuğa, siyasette ikiyüzlülüğe verilmiş bir oydur.”
Cindoruk’un, günümüz darbe heveslilerinin hoşuna gitmek için DP’yi ve merhum Adnan Menderes’i eleştirdiğini kaydeden Aydın Menderes , “Cindoruk ile Mesut Yılmaz bir araya gelirse genel başkanlığı da Sabih Kanadoğlu’na devrederler” diyor...
***
Sevgili okuyucular, bunların durumuna düşmeden politikadan ayrıldığım için Cenab-ı Hakk’a şükrediyorum.
Hasan Celal Güzel
10 Mayıs 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder