Dün... Artık Ergenekon bombalarının toprağı bırakıp taş sektirir gibi denizlere doğru da hareket ettiği... Şemdinli Savcısı mesleğinden kovulurken dillerini yutan Ankara’daki kimi Kemalist kişi...
...Grup ve kurumların da, aslında zihinlerinde ve yüreklerinde ‘AK Parti iktidarına’ karşı ‘askeri darbeyi’ mubah gördükleri için çekingen bir şekilde Ergenekonculara arka çıktığı bir tatil günüydü... Pazardı.
* * *
‘Batılı... Modernist... Muasır medeniyet’ deyip de, halk egemenliğine karşı ‘askeri darbelerden’ yana çıkmanın çelişkisi ise bir önceki günde saklıydı.
Yani 9 Mayıs Cumartesi’nde...
Hoşlaşmadığı bir tabloyu ortaya çıkaran ‘milli iradeye’ karşı ‘askeri darbe’ arayan ve bunu temelde haklı bulanlar için 9 Mayıs günü, 1935 tarihinde donmuş bulunmakta.
Onların ‘9 Mayıs’ı’ şunu ifade etmekte:
‘9 Mayıs 1935’te Cumhuriyet Halk Fırkası Dördüncü Büyük Kurultayı toplandı.
Kurultayda fırka yerine parti sözcüğü benimsendi. Altı ok daha ayrıntılı şekilde ele alındı. ‘Partinin güttüğü bütün bu esaslar Kemalizm prensipleridir’ denilerek, Kemalizm ilk kez resmi olarak tanımlandı.
‘Kemalizm’ terimi 1930’larda kullanılmaya başlanmıştır. 1934’de Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, Türk kültürü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmaya yönelik olarak La Turquie Kemaliste (Kemalist Türkiye) dergisini yayımlamaya başlamıştır.
Mustafa Kemal’in kurduğu bu düşünce sistemi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 9 Mayıs 1935’te toplanan IV. Kurultayı’nda kabul edilen 1935 Programı’nda da ‘Kámalizm’ olarak geçmiştir.’
* * *
Hálbuki...
‘9 Mayıs’ deyince Avrupa, çok köklü bir değişimin, AB’nin kuruluşunun başlangıcını anımsıyor ve onu kutluyor.
Kemalistler için 9 Mayıs ‘resmi ideolojinin’ devletleştirilmesi...
AB üyeleri içinse ‘Avrupa Günü’.
Kemalistler kendilerini cumhuriyetçi, laik, modern, çağdaş ve Batılı görüyor... Ama ‘6 Ok’ta’ olmayan demokrasiden, halk iradesinden, demokratik egemenlikten filan da pek hoşlanmıyorlar.
‘Avrupa Günü’nü kutlayan AB ise kendini 2001 yılında yayınlanan Leaken Deklarasyonu’nda şöyle tanımlıyor:
‘Avrupa, insani değerlerin, Magna Carta, Fransız Devrimi, İnsan Hakları Bildirisi ve Berlin Duvarı’nın yıkılışının yaşandığı kıta; özgürlük, dayanışma, her şeyin üstünde de dil, kültür ve geleneklere saygı anlamında farklılıklarının kıtası. AB’nin sınırlarından biri, demokrasi ve insan haklarıdır. Birlik, ancak serbest seçimler ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlere saygılı ülkelere açık...’
Kendilerini ‘muasır medeniyetçi’ gören Kemalistler 9 Mayıs 1935’teki 6 Ok’ta iken...
Batı’nın mabedi AB ‘demokrasi ve insan haklarında’...
Arada çok fark var...
* * *
9 Mayıs 1950’de Robert Schumann, Avrupa’nın güvenliği için kaçınılmaz olan birleşik bir Avrupa fikrini ortaya çıkardı. Schumann Deklerasyonu olarak bilinen bu sunuş, Avrupa Birliğinin temellerini attı.
1985 Milan Zirvesi’nde ise 9 Mayıs’ın Avrupa Günü olarak kutlanması kararı alındı.
Schumann Deklerasyonu, aynı zamanda ‘ulus-devletten’, ‘ulusötesi örgütlenmeye’ geçişin de ilk adımıydı.
1935 yılı Kemalistleri ‘laik Cumhuriyetçilik’te’ kalırken, ‘muassır medeniyet’ demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne’ geçti... Gene ‘9 Mayıs 1935’ ulus-devleti simgelerken, 9 Mayıs Avrupa günü, ulusötesi çağı anlatır oldu...
* * *
AB Türkiye büyükelçisi Marc Perrini, 59 yılda alınan mesafeyi, 9 Mayıs günü nedeniyle yayınladığı bildiride şöyle anlatıyor:
‘Benim neslimden olan Avrupa vatandaşları için 50’li ve 60’lı yıllar çoğunlukla II. Dünya Savaşı anılarından bahsedilmesinden; (Avrupa savaşta yerle bir olduğu için) sanayi ürünleri kıtlığı ve Avrupa’nın süregelen bölünmüşlüğünden ibaretti.
Avrupa’nın çabaları sayesinde işte bu alanlarda 27 üye ülke ciddi ilerleme kaydetmiştir. O kadar ki, yakın bir zamana kadar Fransız ve Alman halklarının birbirinden nefret ettiğini, insanların sınırlarda durup para birimlerini değiştirmek zorunda kaldığını, Berlin’in bir duvarla ikiye ayrıldığını ve insanların Doğu Berlin’den Batı’ya geçmek uğruna hayatlarını kaybettiğini genç Avrupalılar ancak bizlerden öğreniyorlar.
Elbette ki günümüz Avrupa Birliği’nde her şey mükemmel değil, ancak barış ve demokrasi Avrupa kıtasında dünyanın pek çok yerinden daha fazla ilerlemiş durumda.’
* * *
Kemalistler ve Avrupalılar...
Birinciler ‘9 Mayıs’ deyince hala 1935 yılını...
İkinciler ise, ‘9 Mayıs’ deyince ‘Avrupa gününü’ ve o güne anlamını veren ‘demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve ulusötesi örgütlenmeyi’ anlamakta.
Aradaki fark giderilmediği için de Türkiye 1935’in esiri olarak yaşatılmaya çalışılmakta... Sıkıntı buradan...
Bu sıkıntıyı, Kemalistler Avrupalı olunca aşacağız.
‘Avrupa Gününüz’ kutlu olsun...
Mehmet Altan
11 Mayıs 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder