Kimi konular. Ve kimi derin sosyal yaralar var ki. Yazı çözüme yardımcı olmaz. Konu ya da kangren olmuş sorun, yazıyı eskitir. Dün. İşsizliğin yüzde 16’yla tarihi bir rekor kırdığını, işsiz sayısının 4 milyona dayandığını görünce, bu gerçeği anımsadım.
Üstelik, ‘işi’ olan da bu ağır ve buhranlı konuya dönüp bakmaz... İşsizliği gittikçe toplumsal düzeni tehdit eden bir TNT kalıbı olarak değil, kişisel bir sorun olarak algılar ve pas geçer...
* * *
İşsizlik ‘kangren’ olmuş bir konu ama bir öncekine göre daha da yükselen dünkü rakamlar, bu meselenin sadece herhangi bir uzvu, kolu ya da bacağı değil, doğrudan gövdeyi de sarmaya başladığını gösteriyor...
Sessiz kalarak geçiştirilemeyecek bir çığlık var ve bu çığlık hem daha yükseliyor, hem de daha yakınlaşıyor.
Üstelik açıklanan daha Şubat ayı...
Bir önceki yılın aynı dönemine göre işsiz sayısı 1 milyon 125 bin kişi artarak 2 milyon 677 binden 3 milyon 802 bine çıkmış...
Bir de ‘umutsuzlar’ olarak bilinen, iş aramayan ama çalışmaya hazır olanlar var...
Onların da sayısı 393 bin kişi artarak 2 milyon 486 bine yükselmiş.
* * *
İşsizlik hızlanarak artıyor...
Ve çalışanların sayısı da gittikçe azalıyor...
Şubat döneminde Türkiye’nin nüfusu 70 milyon 236 bin kişi...
Çalışma çağındaki nüfus ise 51 milyon 360 bin kişi...
‘Çalışabilir ‘ bunca insan var ama...
Çalışan çok az... Rakam olarak söylersek, sadece 19 milyon 779 bin kişi çalışmakta...
Yani işsizliğin yeni tarihsel rekoru ile istihdam oranı yüzde 39,3’ten yüzde 38,5’e inerek biraz daha azaldı...
Bu Avrupa’nın en düşük oranlarından biri.
* * *
Çalışabilir nüfusun yarısı bile çalışmıyor...
Peki, çalışanlar nerede çalışıyor?
Şubat döneminde 2 milyon 948 bini kamuda olmak üzere istihdam edilen 19 milyon 779 bin kişinin...
Yüzde 22,2’si tarım...
Yüzde 20,5’i sanayi...
Yüzde 4,9’u inşaat...
Ve yüzde 52,4’ü ise hizmetler sektöründe çalışmakta...
Tarımda çalışan ne kadarmış?
Yüzde 22... Bu rakam büyük bir başarı sağlanarak yüzde 40’lardan buraya geldi... Ama AB’de tarımda çalışanların oranı yüzde 5’i geçmiyor... Hala ağır bir tarım ülkesi olmaya devam ediyoruz.
* * *
Çalışanların bir de sosyal kategorilerine bakalım...
İstihdam edilenlerin yüzde 73,8’i erkek nüfustan oluşuyor... Yüzde 58,1’i lise altı eğitimli.
Ne demek?
Kadınlar iş hayatında pek azlar ve çalışan erkeklerin ezici bir çoğunluğu da eğitimsiz, daha doğrusu mesleksiz demek...
Sosyal kategorilere gelince...
Çalışanların yüzde 60,2’si ücretli, maaşlı ve yevmiyeli...
Yüzde 28,2’si kendi hesabına ve işveren...
Yüzde 11,6’sı ücretsiz aile işçisi. Bu, gelişmiş hiçbir ülkede görülmeyen hala büyük bir kategori... Ve ‘tarımdaki gizli işsizler’ anlamına geliyor...
Gene istihdam edilenlerin yüzde 57,9’u ‘1-9 kişi arası’ çalışanı olan işyerlerinde çalışıyor. Yani mütevazı atölyelerde...
Rakamları uzun uzadıya teşrih masasına yatırmaya gerek yok... Kısaca ‘Bilgi Toplumu’na geçmiş ülkelerdeki istihdamla kıyaslayınca, ‘Sanayi Dönemi’nin henüz başındaymışız gibi bir izlenim bile doğabiliyor...
* * *
İşsizliğe geri dönelim...
Kentte işsizlik oranı yüzde 13,4’ten yüzde 18,1’e...
Kırsalda işsizlik oranı yüzde 8,5’ten yüzde 11,9’a çıkmış...
Genç nüfusta da işsizlik oranı yüzde 21,5’ten yüzde 28,6’a fırlamış.
Peki, bu işsizlerin ortak ‘robot portresi’ ne?
Yüzde 74,5’i erkek nüfus...
Yüzde 62’si lise altı eğitimli...
Yüzde 20,3’ü bir yıl ve daha uzun süredir iş arıyor...
En vurucu...
En yakıcı...
En kavurucu rakam hangisi?
Yüzde 62’sinin lise altı eğitimli olması...
Bu işsizlerin aynı zamanda mesleksiz olduğunu da ortaya koyuyor...
Sadece bir işsizlik değil...
Bir de çok derin ‘mesleksizlik’ sorunu var...
* * *
Bir kangrene dönmeye başlayan işsizlik üzerinden toplumsal resmimizi ince ince neden resmetmeye çalıştım?
Çünkü kendini deviren Kenan Evren ile sarmaş dolaş açılışlara giden ve 12 Eylül rejiminden hiçbir huzursuzluk duymadığı için kılını bile kıpırdatmayan Süleyman Demirel şefliğinde ‘siyasal merkez’ toparlanıp ülkeyi kurtaracakmış...
Bu işsizliğe ve mesleksizliğe aldırmayıp, hepimizi biraz daha fazla ‘Ankaralılaştırma’ arzusu anlamına geliyor...
Öyle olmasa, sizin ‘siyasal merkez’ dediğiniz anlayış böyle tuz buz mu olurdu?
Mehmet Altan
16 Mayıs 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder