15 Temmuz 2009 Çarşamba

AHMET KEKEÇ

Senin görevin suçluları korumak mı?

Bu hamur çok su kaldırır... Dönüp dolaşıp yazacağız. Bıkmadan, usanmadan... Tekrara düşmek pahasına... Söylemleri ve katkılı eylemleriyle kendisini tarihe geçireceğiz...

Diyecekler ki, ‘Eskinin sosyalisti, yeninin sosyal demokratı Baykal, meğer su katılmamış bir militaristmiş.’

Zaten öyleydi...

Zaten militer devletimizin bekasını halkın taleplerine tercih ediyordu.

Zaten varlığını statükonun varlığına adamıştı.

Zaten anakronik ‘altı ok siyaseti’nin dışına çıkamazdı...

Madem öyleydi, ne diye bize ‘sosyal demokratmış gibi’ yapıyordu? Ne diye militarizmlerle sorunlu bir siyasetçiymiş görüntüsü veriyordu? Ne diye ‘serbest piyasa ekonomisine dayalı bir sosyal demokrasi tezi’ türünden kendisinin de inanmadığı laflar ediyordu? Ne diye ‘İngiltere’de neyse, bizde de o olsun; Tony Blair ne yaptıysa biz de onu yapıyoruz’ diye yüksek perdeden uçuyordu?

Bir vakitler, ‘altı ok’u tartışmaya açmıştı.

Henüz rüştünü ispat etmemiş marjinal CHP’nin başındaydı.

Klasik CHP devletçiliğiyle ödeşecek, sosyal demokrat umdeleri partiye egemen kılacaktı.

Böylece, batı tipi bir sosyal demokrasi nasıl olurmuş, mahdum İnönü ve Karayalçın takımına gösterecekti.

Serbest piyasa ekonomisi mi?

Hiç karşı değildi.

Özelleştirmeler mi?

Bir an önce hayata geçirilmeliydi?

12 Eylül’ün ‘beşi bir yerde anayasası’ mı?

Hemen değiştirilmeliydi?

Darbeciler mi?

Hemen yargılanmalıydı.

Darbe anayasasının başımıza tebelleş ettiği kurumlar mı?

Hemen kaldırılmalıydı.

Böyle bir adamdı Baykal...

Beklenen izdivacı gerçekleştirip, SHP ve CHP’den mürekkep ‘birleşik sol’un başına geçince aslına rücu etti.

Döndü, ‘Anadolu solculuğu’ dedi.

Döndü, ‘Ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan önemli bir baskı grubudur’ dedi.

Döndü, ‘Şeyh Edebali, Kemal Tahir, bize özgü bir solculuk, kem küm’ dedi.

Döndü, ‘Bu anayasa değişikliği de nerden çıktı?’ dedi.

Döndü, ‘Hükümet, YÖK’ün yapısını değiştirmeye çalışıyor, buna izin vermeyeceğiz’ dedi.

Döndü, ‘Andıç dediğiniz, birtakım bilgilendirme raporlarıdır’ dedi.

Döndü, ‘Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa, ülkede kargaşa çıkar’ dedi.

Döndü, ‘Parti kapatma davasında Anayasa Mahkemesi laik cumhuriyetin hassasiyetlerini gözeterek gereğini yerine getirecektir’ dedi.

Döndü, ‘Ergenekon diye bir şey yoktur’ dedi.

Döndü, ‘Dursun Çiçek’e ait olduğu söylenen uyduruk belgeyle cumhuriyetimizin kurumlarına savaş açılmaktadır’ dedi.

Şimdi de, provokasyon yapan askerlerin adli mahkemelerde yargılanabildiğini, darbeci ve cuntacıların sivil mahkemede yargılanmasına imkan tanıyan yasaya gerek olmadığını söylüyor.

Madem öyleydi, sivil mahkemenin Şemdinli davasında verdiği karar neden askeri mahkeme tarafından bozuldu ve 39 yıl ceza alan sanıklar beraat ettirildi?

Değişime direnmek ‘siyasal bir tutum’ olabilir.

Baykal sadece değişime direnmiyor...

Daha kötüsünü yapıyor:

Suçluları koruyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder