15 Temmuz 2009 Çarşamba

AVNİ ÖZGÜREL

Başbakan nasıl yanıltılır?

Askeri kişilerin sivil mahkemede yargılanmasının önünü açan yasal düzenlemenin Meclis’te kabul edilip yürürlüğe girdiği günden itibaren bir paniktir gidiyor. Herkesi Cumhurbaşkanı Gül’ün yasayı onaylarken koyduğu şerh doğrultusunda ‘En kısa zamanda düzenleme yapma’ telaşı sardı.
Cumhurbaşkanı’nın ‘Uygulanmada askerlik hizmeti bakımından disipline ve hukuki güvencelere ilişkin olarak ortaya çıkması muhtemel tereddütleri giderecek yasal düzenlemelerin yapılmasında fayda gördüğü; belirtilen hususlarda gerekli yasal düzenlemenin ivedilikle yapılmasının uygun olacağını belirttiği’ kaydedilince çoğu kimsenin zihninde mevcut mevzuatta yeterli güvence olmadığı, bundan böyle bir savcının rastgele bir ihbara veya gazete haberine dayanarak genelkurmay başkanı ya da ordu komutanları hakkında soruşturma açabileceği, daha ötesi bu kişileri ifadelerini almak için adliyeye davet edebileceği kanaati oluştu.
AKP adına TV ekranlarından yapılan konuşmalarda, hükümet adına yapılan açıklamalarda ki konuşanlar hukukçu kimliği bilinen kişilerdi- ‘noksanın farkında olunduğu, yeni yasama dönemi başlar başlamaz konunun ele alınıp çözüleceği, dolayısıyla endişeye mahal olmadığı’ ifade edilir oldu. Ve sanıyorum -ki Tayyip Erdoğan da estirilen havaya bakıp telafi edici bir düzenleme için onay verdi.
Oysa yeni adı ‘Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanun’ olan
eski Memurin Muhakemat Kanunu’nda bu konuda yeterli güvence hatta fazlası mevcut.
Kanunun 3. maddesinin 2004’te değiştirilen halinde ‘Bakanlar Kurulu kararıyla veya Başbakanlık ve bakanlıklarla, bağlı kuruluşların merkez teşkilatında görevli olup ortak kararla atanan memurlar’ diye tanımlanan kişiler hakkında ancak ilgili bakan veya başbakanın izniyle soruşturma açılabileceği hükme bağlanıyor... Genelkurmay başkanlarının bakanlar kurulu kararıyla, komutanların üçlü kararnameyle atandığı düşünüldüğünde yasaya göre Başbakan’ın veya Milli Savunma Bakanı’nın izni dışında bir savcının silahlı kuvvetlerin komuta kademesi hakkında dava açmak bir yana soruşturma yapması bile söz konusu değil. Daha ötesi aynı yasanın 4. maddesine göre savcıların kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka bir işlem yapmaları yasak: “Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikâyette bulunulan memur ve diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni ister.”
Kanun genel nitelikte ihbar ve şikayetlerin dikkate alınmayacağını, ihbar veya şikayetin, kişi, olay belirtilmediği, suça dair ciddi bulgu ve belgeye dayandırılmadığı takdirde işleme konulmayacağını öngörüyor. Şayet ihbar-şikâyet konusu olay ilgili kamu kurumunda ele alınıp ön inceleme yapılmışsa, savcılar ancak ellerine yeni bir belgenin geçtiğini ve bu belgenin hükmü değiştirecek nitelikte olduğunu gerekçe göstererek soruşturma izni isteyebiliyorlar.
Türkiye’nin gündemindeki düzenleme ve oluşan gerginliğin ‘Ergenekon Davası’ diye ünlenen dosya/soruşturma ve gerçek olup olmadığı henüz kesinlik kazanmayan ‘İrticayla Mücadele Belgesi’ dolayısıyla yaşandığını biliyoruz. Bu konularda soruşturma ve yargılama yetkisinin askeri mahkemede mi yoksa adli yargıda mı olduğu tartışmasının devam ettiğini de.. Ancak gerek Silahlı Kuvvetlerin görev tanımlamasını yapan İç Hizmet Kanunu gerekse yürürlükteki Askeri Ceza Kanunu’na dayanılarak; hükümetin, bir siyasi partinin ya da bir grubun muzır olduğu kanaatiyle bunları kamuoyu nezdinde gözden düşürülmeye
veya suçlu mevkiine sokulmaya matuf plan ve provakasyon hazırlamayı ‘Askeri görev’ saymak, dolayısıyla bu yolda faaliyetleri askeri suç kapsamında görmek akıl ve iz’anla bağdaşır bir durum değil.
Özetle; bir suçun askeri nitelikte olup olmadığının göstergesi, suçlunun/ suçluların asker
olması değil, işlenen suçun kanunun askeri hizmet olarak tanımladığı nitelikte görevin ifası sırasında meydana gelip gelmediğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder