13 Temmuz 2009 Pazartesi

MEHMET ACET

Bakana posta koyan müşavir

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ak Parti’ye sesini alabildiğine yükselterek sesleniyor.

“Elini yargıdan çek kardeşim çek, çek…!”

Bazıları daha da ileri gidip Ak Parti’nin yargıyı teslim aldığını dillendiriyor.

Aşağıda Ankara’dan, yaşanmış bir hikayenin detaylarını bulacaksınız.

Okuyun ve kararı kendiniz verin.

Önce hikayenin bir özeti…

Bir bakan emrinde çalışan bir müşavirine Ankara’ya birkaç yüz kilometre uzaktaki bir ilde turizm potansiyelini araştırması için görev veriyor.

“Niğde iline git ve 20 günlük bir çalışma yaparak bana bir rapor sun” diyor.

“Bu benim işim değil” diye düşünen Müşavir, Bakan’ın bu isteğini yerine getirmemek için önce rapor alıyor.

Sonra mahkemeye başvuruyor ve mahkeme, bakana “sen bu görevlendirmeyi yapamazsın” deyip müşaviri haklı buluyor.

Üstelik şaşırıp kalacağınız bir gerekçeyle.

“20 günlük geçici görevlendirme, telafisi güç zararlar doğurabilir.”

Şimdi gelin hikayenin biraz daha detaylarına inelim.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye Turizm Stratejisi 2023 ve Eylem Planı 2007-2013 kapsamında, turizmin çeşitlendirilerek turizm sezonunun tüm yıla yayılması, yeni turizm türlerinin ortaya çıkarılması, mevcut turizm alanlarının kalitesinin yükseltilmesine yönelik uzun vadeli stratejiler, kısa ve orta vadede öncelikleri belirlemek üzere bir Bakanlık Müşavirine görev verir.

Müşavir, bu araştırmaları yapmak üzere Niğde’ye gidecektir.

Ancak, Bakan Günay, hiç beklemediği bir direnişle karşılaşır.

Müşavir, Bakanın istediğini yapmamak için önce rapor alır.

Rapor süresi dolunca, mahkemenin yolunu tutar.

Hikayenin asıl çarpıcı bölümü buradan sonra başlıyor.

Ankara 8. İdare Mahkemesi, davayı gördükten sonra çok ilginç bir karar verdi.

Kararında bir anlamda bakana hitaben “böyle bir iş yapılacaksa, bunu o ilde bulunan personele yaptırabilirsin. Ya da o ile bu işle ilgili yeni personel alabilirsin” dedi.

Ayrıca yapılan görevlendirmenin müşavirin kadro ünvanına uygun olmadığına hükmetti.

Mahkemenin bu gerekçelerin ardından ulaştığı sonuç ise hayli dikkat çekici.

“Açıklanan nedenlerle, hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasına…”

Hikaye böyle…

Bir tarafta “şöyle bir iş yap” diye görev veren bir bakan, diğer yanda “ben o işi yapmam” diyen bir müşavir.

Ve bakana “evet sen o işi o müşavire yaptıramazsın” diyen bir mahkeme.

Pek çok bakanlıkta personelin görevden alındıktan sonra mahkeme kararıyla dönmesine alışığız.

Orada personelin de haklı olabileceğini düşünebilirsiniz. Ayrıca hiçbir yönetici çalışanlarına istediği her şeyi keyfine göre yaptırma lüksüne de sahip değildir.

İdare Mahkemelerinin görevi de bu dengeyi sağlamak zaten. Ama bir bakan bir çalışanına “git şurada 20 gün çalış bir rapor getir” demesi “telafisi zor zararlar doğuruyorsa”, bu işin neresinden tutmak gerektiğini anlamak zorlaşıyor.

Hikayeyi okuduktan sonra “bir bakan bir çalışanına nasıl olurda söz geçiremez” demeye hazırlanıyorsanız, ben de size, “bakan ne yapsın” derim.

Evet bu durumda “bakan ne yapsın”…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder