Finansal krizde özel ve kamu yöneticileri
Global ekonomik krizde dünya ekonomisinin başına gelenler için sebep araştırılırken, özel şirket yönetici ücretlerinin durumu da daha sık tartışılmaya başlandı. Şirket zararlarına yüksek kademe yöneticilerinin daha fazla ücret alma hırsının neden olduğu da kuvvetle ileriye sürülüyor.
Bankaların üst yöneticileri ve finans yatırımcılarının kazanma hırslarının krizin sebeplerinden birisi olduğu kanısı artık tüm dünyada yerleşti. Ancak Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) Başkanı Michael Hüther'in dediği gibi, 'Hırsın zarar verebilmesi için, fırsatın olması da gerekir!' düşüncesi de yaygın. Dolayısıyla kamu ve kamu yöneticileri de suçlanıyor.
ABD'nin bütçeden yaptığı 700 milyar dolar tutarında yardım ile ayakta durmaları sağlanan şirketlerin üst kademe yöneticilerine yüksek tutarda prim ödemeleri de, vergi mükelleflerini ve ABD Kongresi'ni kızdırdı. Başkan Obama kamuoyunu ikna etmek için, Kenneth F.Feinberg'i bütçeden yardım alan şirketlerin üst kademe 100 yöneticisinin aldığı prim ve ücretleri tespitinde tam yetkili kıldı. Bu konuda Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen yasa tasarısı Senato'da bekletilmekte.
Bütçeden 180 milyar dolar yardım alan, büyük sigorta şirketi AIG yöneticilerine yapılan ödemeler ise en çok dikkat çekti. Son olarak, 2008 yılı faaliyetleri dolayısıyla AIG'nin 40 üst kademe yöneticisine verilmesi gereken 2,4 milyon dolarlık ödemeler, yeni bir hiddet dalgası ile karşılaşılmaması için bekletilmekte. Bu tutar ödendiğinde kamuoyunun tepkisini çekeceği düşünülürken, diğer taraftan ödenmemesi halinde deneyimli ve kıymetli bazı elemanların iş değiştirmesi ve kaybedilmesi gibi bir tehlikenin varlığı da karar vermeyi zorlaştırmakta.
Almanya'da en yüksek ücret alan yönetici Siemens'ten Peter Löscher: 9,8 milyon Euro. ( Bir yıl öncesine göre % 25,5 fazla). ABD'de en yüksek ücret Chesapeake Energy'den Aubrey McClendon: 112,5 milyon dolar. Ancak birçok şirket yöneticisi de kendiliklerinden yıllık gelirlerinden vazgeçmiş durumdalar. ABD'de en fazla ücret alan 10 yöneticinin feragat ettikleri ücret miktarı 538 milyon dolar.
Almanya'da ise , CDU/CSU ve SPD'nin anlaşarak çıkardıkları yeni yasaya göre, şirketin zarar etmesi halinde, üst kademe yöneticilerine prim ödemesi yapılmamasının yanında, yöneticilerin kendi gelirlerinin 1,5 katı ile sorumlu olması öngörülüyor. Ayrıca şirket karından verilen primin işten ayrıldıktan sonra da ödenmesi ve Almanya'da alışılageldiği gibi, üst kademe yöneticiliğinden ayrılan kişinin denetim kuruluna seçilmesinin iki yıl için engellenmesi şart koşuluyor.
Ancak ABD'de krize başlatan ve yol açanlar arasında devletin kanunları ve dolayısıyla kamu yönetici ve çalışanları da var. Bankaların dar gelirlilere ve güvenli ve sürekli gelir sahibi olmayanlara da ipotek karşılığı gayrimenkul kredi vermesini sağlamak amacıyla 'Community Reinvestment Act' adlı kanun kongre tarafından kabul edilmişti. Bu yasaya göre finans kuruluşları kredilerin bir bölümünü dar gelirlilere verme zorunluluğunda tutuldular. Sonuçta bugün ABD'de ailelerin % 70'i kendi evlerinde oturmakta. Bu oranın Almanya'da % 45 olduğunu göz önünde tutarsak, aslında istenen sosyal hedefe erişilmiş olduğu düşünülebilir, ama kanunun global finans sistemine ters etkileri ve bunun sonuçları da iyice anlaşıldı.
Kanunla teşvik edilen bu alışverişte, riskli finans sisteminin tümüne yayılan bir diğer nokta da, ABD'de verilen kredinin gayrimenkul değerinin tamamını kapsaması ve teminat olarak yalnızca gayrimenkul üzerine ipotek konmasıydı. Sonuçta ABD'de pek çok kişi zorlukla ödeyebilecekleri bilinen banka kredilerini kullanarak gayrimenkul sahibi oldular. Ancak yapay olarak yükselen fiyatlar düşmeye başlayınca ABD'nin külliyen gayrimenkul sahibi bir toplum olacağı rüyası da söndü. Fiyatların düşmesi ile alınan kredilerin çekiciliği azaldıkça borç taksitlerini ödeyemeyenler veya ödemek istemeyenler evlerinin anahtarlarını borçlu oldukları bankaya geri vererek borçlarından kurtulmaya mecbur oldular. Bütün bunlar olurken finans kuruluşları ellerindeki borçlu senetlerini çoktan yeni ikincil türevler halinde ABD'de ve bütün dünyada satışa sunarak ellerinden çıkarmışlardı. İpotek senetleriyle sürdürülen parlak alışveriş, bu senetlerin bugün 'hurda' değerine inmesiyle dünya çapında bir finans krizine dönüştü. Tabii bu tür senetlerin yaygınlaşmasında da, örneğin bizim SPK benzeri SEC adlı düzenleyici kamusal kuruluş yöneticilerinin, birçok aleni sahtekarlığa bilerek göz yumması da rol oynadı.
13 Temmuz 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder