15 Temmuz 2009 Çarşamba

YILDIRAY OĞUR

Cehalet okyanusları aşarsa

Öfkeyle kalkan zararla oturur biliyoruz. Peki, öfkeyle okuyan ve sonra da oturup öfkeyle yazan?

Hem de öfkelenecek öyle ortada pek bir şey de yokken. Öfkenizin nedeni ne ideolojik, ne de sınıfsal bir dertken. Tek ideolojiniz “Ay bunlara çok gıcık oluyorumizm” iken...

O da herhalde dünkü Hürriyet’te çıkan bir köşe yazısı gibi bir şey oluyor.

Büyük kafa avcısı Hürriyet, bir süre önce içindeki demokrat düşmanlığını ve Ergenekon-septik cevheri keşfedip onu kiralık olarak renklerine bağlamıştı.

Ortadoğu ve Kafkasların en mert anti-emperyalist yazarı ile Ortadoğu ve Balkanların en neo-con başlıklarını atmış gazetesini Türkiye’deki vahşi siyasi kutuplaşmadan başka hangi güç biraraya getirebilirdi ki zaten?

Eh savaşın böyle yapıldığı yerde ele geçen her New York Times gazetesi de hiç okunmadan karşı tarafa fırlatılacak taş hükmündedir. Taş atan gelen taşlarla da ağlamaz.

“Temiz Eller Savcısı’nın İbretlik Gazete İlanı” başlıklı söz konusu yazı, egosuna ve hafızasına fazla güvenen her köşe kadısı için ibretlik bir vesika olarak kesilip saklanacak cinsten.

Ama mesele bu da değil. Keşke bu kadarcık bir miyopluk olarak kalsaydı. Kalmamış. Zincirleme maddi hatalar reaksiyona girip siyaseten körlüğe yol açmış.

Ergenekon’a gıcık olup, çakma sporunun en unutulmaz ve en az doğru kullanılarak yazılmış şaheserlerinden biriyle karşı karşıyayız.

Yazı İtalya’daki Temiz Eller operasyonunun savcılığını yapmış, şimdilerde muhalif bir partinin genel başkanlığını yapan Di Pietro’nun New York Times’a bir ilan verip Berlusconi’yi “diktatörlüğe yürüyor” diye Batı’ya şikâyet etmesi üzerine.

Tabii oradan daha buralara gelinip, “geri zekâlıca” bir sivilleşme saplantısıyla malul demokratlarımız ve kimsede huzur diye bir şey bırakmayan “şu lanet olası” Ergenekon operasyonu dövülecek.

Her zamanki gibi “Bakın,” diyor yazar, “gelinen son noktada güya koskoca ‘İtalyan derin devletiyle’ mücadele vermiş olan ‘kahraman’ DiPietro’nun elinden bir şey gelmiyor. Çareyi gazeteye ilan verip, ‘uluslararası camiaya’ İtalya’ya baskı yapmaya çağırıyor.” (Bütün tırnaklar ona ait.)

Bu meselden saftirik demokratların çıkaracağı kıssadan hisse ise şu: “Sadece askerî vesayetle mücadele etmekle olmaz, demokrasileri tehdit eden sadece darbe ihtimali değildir.”

Ama “o kadar dil dökmesine” rağmen “Büyük Türk liberal ve demokratlarının çoğunun sivil otoriteryanizm tehlikesi konusunda titizlenmeye hiç niyeti yokmuş” hâlâ.

Yazıda üzerinde ‘titizlenilmiş’ tek doğru da bu “Berlusconi’nin diktatörlük hikâyesi” zaten.

Gerçekten de bin türlü kirli işi nedeniyle yargılanması gündemde olan Berlusconi bunu engellemek için Anayasa Mahkemesi’nden bir karar çıkarmaya çalışıyor: Ne tesadüf ki geçenlerde o mahkemenin iki yargıcıyla yemek yediği ortaya çıktı.

Bir nevi İtalyan usulü bir Başbuğ-Paksüt görüşmesi skandalı bu.

Ama yazarımız çubuğu oradan bükmediği için Türkiye’de bunun muadili olarak ancak Berlusconi’nin yakın dostu “Tayyip Erdoğan diktatörlüğünü” görüyor. Hani Anayasa Mahkemesi üyeleriyle yemek yemeyi bırakın, onlar tarafından az kalsın siyasetten yasaklanacak Başbakan’ı.

Hürriyet havası işte bu, çarpıyor.

Gelin, biz kafamız daha fazla karışmadan, bildiklerimizi de unutmadan bu bilgi çöplüğünü temizlemeye başlayalım.

En başta yazar Di Pietro’nun Temiz Eller Operasyonu’nu hâlâ İtalya’daki Gladio operasyonu zannediyor.(Yarı İtalyan bir Cumhuriyet yazarı sırf Ergenekon’dan bir şey çıkmaz demek için bu yanlışın yazı dizisini bile yaptıktan sonra...)

O kadar zannediyor ki, Ergenekon soruşturması bu ‘Temiz Eller’e benzetilince “O operasyondan sonra İtalya’da işler iyi gitmedi” diye bizleri uyarmış bile. Ergenekon’a bir de ad takmış: Ergenekon eller.

Ama asıl gülünecek yer burası değil. Yazar bu Di Pietro’yu pek sevmiş ki onu Ergenekon vesilesiyle yakın zamanda Türkiye’ye bile getirmiş.

Siyasi körlüğün yerini bu kez kimsenin görmediği gören gözler alıyor:

“Hatırlayalım: Bizim “Ergenekon Eller” heyecanıyla DiPietro Türkiye’ye davet edilmiş, kendisiyle konuşmalar, röportajlar yapılmıştı. Şimdi bu arkadaşları kahramanları DiPietro’ya yeniden kulak vermeye davet ediyorum.”

Söz dinleyip hatırlayalım. Evet, bir zamanlar Di Pietro da Türkiye’ye gelmişti. Ama o günlerde Ergenekon’un bir portakal çiçeğinde vitamin olma ihtimali bile tahayyül dışıydı.

Sakın “Ergenekon heyecanıyla” Türkiye getirilen İtalyan savcının adı Felice Casson, İtalya’daki o derin devlet operasyonu da Temiz Eller değil de, Gladio olmasın?

Hadi biraz ipucu; birincisi mafyaya yönelik bir operasyonken ikincisi büyük sivil katliamların da aydınlatıldığı İtalyan derin devletini çökerten bir operasyondu.

Yani yazıda demokratlara parmak sallamaların, tüm “yazıklar olsun”ların üzerine oturduğu iki temel bilgi de yanlış. Yani yazarımızın New York Times üzerinden Ergenekon’u ve demokratları bitirme planı hükümsüz.

Centilmenlik hatta mertlik yapıp, son sözü kendisini savunması için Hürriyet yazarına bırakalım:

“Ne acıklı, ne hüzünlü ama en önemlisi ne ‘düşündürücü’ değil mi? Meselemiz gerçekten demokratikleşme ise, işin düşündürücü yanını görelim, bu acıklı, hüzünlü hale düşmeyelim.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder