14 Temmuz 2009 Salı

TOKTAMIŞ ATEŞ

14 Temmuz

Bugün 14 Temmuz. 1789'da Fransa "mutlakiyetçiliğinin" ve "eski rejim"in kalesinin yani "Bastille Hapishanesi"nin yerle bir edilişinin 220. yıldönümü.
Fransız devriminin sembol tarihi olarak bu hapishanenin yıkılması alındığına göre tüm Fransızlar'a ve özgürlükten, eşitlikten yana olan herkese "kutlu olsun."
Toplumun ve toplumsal bilimlerin tüm alanlarında olduğu gibi burada da açıklanması gereken birtakım kavramlar var. "Fransız ihtilali" mi "Fransız devrimi" mi? Bu kavram karışıklığında biraz aşağıda netlik kazandırmayı umut ediyorum. Fakat ABD'nin hakkını yememek için şimdiden şu kadarını söyleyelim ki insanların eşitliği ve doğuştan kazanılmış özgürlük ve haklarının varlığını savunan ABD Bağımsızlık Bildirisi" yayınlanalı yıllar geçmiştir. Fakat gerek bu hak ve özgürlüklerin gerekse "meşru bir yönetimin kaynağının halk iradesi olduğunun" dile getirildiği ABD Devrimi ve "Bağımsızlık Bildirisi" değil Fransız Devrimi "başlangıç noktası" olarak alınır. Fransa'nın devrim sürecinde ise sembol tarih olarak, Bastille'nin yıkılışının alınması elbette çok anlamlıdır. Bastille'nin zaptı ve yıkılması "eski düzenin" yıkılmasını çağrıştırdığı için sembol tarih olarak o alınmıştır.

Oysaki Fransa'daki devrim sürecinde (bence) 14 Temmuz'dan daha önemli ve anlamlı günler vardır. Bunlara biraz aşağıda dönmek üzere şimdi kavramlar üzerinde biraz duralım.

***

Anglosakson dillerinin hemen tümünde "ihtilal" ve "inkılap" aynı anlamda kullanılır. Sanıyorum Latince'deki "revoltum" kökünden gelen ve "revolution" benzeri sözcüklerle ifade edilen bu kavram, Türkçemiz'de farklı iki sözcükle ifade edilmektedir. Bunların Osmanlıcalarına bakarsak farkı kolayca görürüz.

"Revolution" sözcüğünün Osmanlıca'da iki farklı karşılığı vardır. Bunlar "ihtilal" ve "inkılap" sözcükleridir. "İhtilal" sözcüğünün Türkçe karşılığı "ayaklanma" ya da "kıyam"dır. "İnkılap" sözcüğünün karşılığı ise "devrim"dir.

Başarıya ulaşan her ihtilal yani ayaklanma, devrim getirmediği gibi her devrimin yani inkılabın, bir ayaklanma yani ihtilal sonrasında gerçekleşmesi de gerekmez. Genellikle inkılaplar yani devrimler birer ihtilal sonrasında gerçekleşmekle birlikte herhangi bir ihtilal olmaksızın gerçekleşen devrimler de vardır.

Fransa'daki devrim sürecinden söz ederken kimi zaman "Fransız İhtilali" kimi zaman "Fransız Devrimi" kimi zaman "Fransız İnkılabı" vb. kavramlar kullanılmaktadır. Burada ciddi bir yanlışlık söz konusudur ve okurun da kafası karışmaktadır.

Fransa'da 1789'da (biraz aşağıda ayrıntılarına gireceğim) önce "Genel Meclislerin" (Etats Generaux) toplanmasıyla hukuki bir süreç başlayacak sonra Bastille'nin alınmasıyla noktalanan bir ihtilal süreci yaşanacaktır. Daha sonra Konvansiyon Meclisi'nin seçimi ve Cumhuriyet'in ilanıyla biraz kanlı da olsa "inkılap süreci" başlayacaktır.

Şimdi bu süreci görelim.

***

Fransa'da devrim süreci Fransa Kralı 16. Louis'in, 8 Ağustos 1788'de "Genel Meclisleri" 1 Mayıs 1789'da toplanmaya çağırmasıyla başlar. 16. Louis, vergi toplamakta zorlanıyordu ve yerel parlamentolar kralı karşılarına almak istememelerine rağmen soyluların taleplerine de karşı çıkamıyorlardı. İşte bu koşullar altında kral vergi yasalarını istediği gibi düzenleyebilmek için 1614'ten beri toplanmayan Genel Meclisleri çağırmak zorunda kalmıştı.

"Etats Generaux" yani genel meclisler "soylular", "ruhbanlar" ve "üçüncü sınıf" adı da verilen "halk" meclislerinden oluşuyordu. Bu üç meclisin üye sayıları aşağı yakarı aynıydı. Fakat 16. Louis halk meclisinin üye sayısını iki katına çıkartmıştı. Zira soylulara karşı destek aramaktaydı.

Genel Meclislerin ortak toplantısı 5 Mayıs 1789'da yapıldı. Kral, adalet bakanı ve maliye bakanının konuşmalarından sonra toplantı alışıldık üzere her sınıfın kendi meclisini toplaması anlayışıyla 6 Haziran tarihine ertelendi.

Ancak "halk" temsilcileri meclisi ayrı ayrı değil ortak toplanılmasını istiyordu. Önce 10 Haziran için bir ortak toplantı çağrısı yaptılar ve daha sonra 17 Haziran'da kendilerine "Ulusal Meclis" adını verdiler.

Kralın bunlara yanıtı toplantı salonunu kapatmak oldu. 20 Haziran'da sarayın bir tür spor salonu sayılabilecek bir salonunda toplandılar ve bir anayasa yazana kadar buldukları her yerde toplanmaya karar verdiler.

Bu türden gelişmeler karşısında fazla direnemeyen kral, her üç sınıfın temsilcilerinin ulusal meclise katılmaları çağrısını yaptı. Bir anayasa komisyonu oluşturan meclis 9 Temmuz'da "Kurucu Meclis" adını aldı.

***

Sürecin ayrıntılarına daha fazla girmeye yerim yok. Fakat şu kadarını söyleyeyim ki kral verdiği ödünlerden rahatsız idi. Ve elindeki lejyonlarla 14 Temmuz'da meclisi dağıtma kararı aldı. Ancak Paris halkı da silahlanmıştı. Ve kraldan önce onlar harekete geçtiler ve "mutlakiyetin sembolü" sayılan Bastille'yi zapt ederek yıktılar. Uzlaşmayı yeğleyen 16 Louis 15 Temmuz'da Kurucu Meclis kararlarını kabul etti. Aynı gün köylü ayaklanmaları başladı.

Meclis 4 Ağustos'ta "derebeylik haklarını" kaldıracak, 27 Ağustos'ta "İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi"ni kabul edecektir ama onları ileride anlatırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder