18 Temmuz 2009 Cumartesi

ALİ HAYDAR HAKSAL

Topkapı’nın Manevi Ruhu ve Yahya Kemal

Topkapı Sarayı'nda İdil Biret'in konserine alkol kokularının karışması AKP iktidarı için bir korkunçluk ifadesidir. Burada, yapılan işin vahameti ve gelişen olaylar sonucu Kültür Bakanı'nın orada bu durumu protesto eden gençlere "yaratık" demesiyle durum bir başka boyuta ulaştı.

Topkapı kutsal mıdır, bir özelliği var mıdır tartışmasına da taşındı. Dahası, bir Osmanlı padişahının orada alkol aldığına dair kimi sıradan gerekçelerin ortaya saçılması da işin bir başka tuhaflığı. Büyük Şair Yahya Kemal medeniyetimizin ruhunu oluşturan merkezleri dolaşırken Topkapı Sarayı'nda yaşadıklarını, oranın manevi ruhunu ve güzelliğini sergiliyor. En iyisi biz Yahya Kemal'e kulak verelim:

"Bir odadan bir odaya geçerek, konuşa konuşa gezerken, rehberim Lütfü Bey dedi ki: "Hemen her gün iki saatimi bu harem odalarında geçiriyorum. Lâkin yalnız kalamıyorum. Çünkü evham basıyor." Harem'den çıktıktan sonra iki bahçeyi de geçerek Revan Köşkü'ne girdikti. Bu köşk tam mânasiyle bir Müslüman Türk sarayını andırıyor. Güzel, lâkin eksikliği hiç mahsûs değil. Harem ruhundan âri. Meclisleri de muhârebeleri gibi erkekçe geçmiş olan Murâd-ı Râbi'nin bir timsali.

Revan Köşkü'nde gezerken kulağıma derinden bir Kur'an sesi geldi. Birden bire İslâm mimârisini tam mânâsiyle gördüm. Çünkü İslâm mimarisinin içine bir rûh gibi muhakkak rahle başında bir Kur'an sesi lâzım. O ses olmadığı zaman bu mimari kuru bir şekilde görünüyor. Bu fikrimi rehberim Lütfü Bey'e söyledim. Ve bu Kur'an sesinin nereden geldiğini sordum.

"Hırka-i Saâdet Dairesi'nden dedi. Yavaş yavaş sesin geldiği pencereye yaklaştım. Baktım; yeşil, yemyeşil rûhanî yeşil bir daire, pencereye arkasını çevirmiş bir hâfız, öteki âleme dalmış bir rûhun istirahatiyle okuyor; diğer bir hâfız da gözlerini yummuş bir köşede tesbihini çekerek bekliyor.

Rehberim Lütfü Bey'e sordum, Hırka-i Saâdet'de ne zamanlar bu hatim indirilir? Lütfü Bey gülümseyerek kulağıma dedi ki "Her gün! Her saat! Dörtyüz seneden beri geceli gündüzlü bilfâsıla..."

Hayretten gözlerim kapanmış dinliyordum. Lütfü Bey biraz mâlumat verdi: "Yavuz Sultan Selim hilafetin alâmâtı [belirtileri] olan Hırka-i Şerîf, Sened-i Şerîf ve diğer Emânât-ı Mübareke'yi [kutlu emanetleri] Mısır'dan İstanbul'a hatimler indirterek getirmiş; İstanbul'a vardığı gece, Saray'da yüksek bir mevkie yerleştirmiş; mimarbaşı ve ustalar, asıl tevdi olunacak makaamı harıl harıl inşa ederlerken sefer yorgunluğuna bakmaksızın sabaha kadar ayakta beklemiş. O gece geceli gündüzlü Kur'an okunması için bir vazife tertip ederek kırkıncısı bizzat kendi olmak üzere kırk hâfız tayin eylemiş. İşte o günden bu âna kadar bu dâirede bir saniye tevakkuf [ara vermeden] etmeksizin Kur'an okunuyor. Bu hâfızlar el'an [şu sırada] kırk kişidir. Dâima ikişer nöbetleşe vazifelerini ifâ ederler. Bugün de bu iki hâfızın nöbeti" dedi.

Bu gece, bu saat, ben burada bu satırları yazarken Hırka-i Saâdet Dairesi'nde Kur'an okunuyor! Siz bu saat benim bu satırlarımı okurken Hırka-i Saâdet Dâiresi'nde Kur'an okunuyor! Tam dörtyüz seneden beri de böyle fasılasız okunmuş."1

Aziz ve büyük şair Yahya Kemal'in bu satırları uzun zamandır belleğimde dönüp duruyor. O büyük şairin ruhunun güzelliğini ulviliğini burada bir kez daha görüyor, yaşıyorum, onu rahmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin Muhafazakâr Demokrat iktidarın Kültür Bakanı'nın izinleriyle Kutsal Emanetlerin hemen yanı başında, Kur'an seslerine İdil Biret konseri ile alkol kokuları eşlik etmiştir. Bu duruma tepki gösteren gençlere Sayın Bakan "yaratık" dedi. Siz bu satırları okurken Topkapı kutsal mıdır, değil midir tartışmaları yapılıyor. Bundan böyle hâfızların Kur'an seslerine alkol kokuları ile kimi konserler de eşlik edecek Aziz Şair!

1 Aziz İstanbul, Yahya Kemal, İstanbul Fetih Cemiyeti Neşriyatı, İstanbul 1964, s. 116, 177.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder