Nicolas Sarkozy haklı; zaman yanımızda değil. Ali Babacan haklı; biz konuşurken bir bebek daha ölüyor. Yazıya nasıl başlayacağımı düşünürken ben, ilk cümleyi kurmak içim kafamdaki kelimelere hafifçe dokunup uzaklaşırken, Gazze’de bir bebek daha ölüyor. Bush, İsrail’e “rastgele” derken... Obama, “meydan iki hafta daha Bush’un” diye susarken... Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve El Fetih, “Hamas iyi bir dayak yesin hele” diye beklerken... Şam ve Tahran, kendilerinin silahlandırdığı Hamas’ı ateşkese zorlamaktan imtina ederken... Avrupa, kış tatili mahmurluğundan çıkıp durumun vahametine nihayet vakıf olurken... Katliam karşısındaki haklı infialini ilk günden beri yüksek perdeden dillendiren Başbakan Erdoğan’ın çırpınması büyük ölçüde işlevsiz kalırken... 2006’da Güney Lübnan’da Hizbullah’a yaptığı gibi, Hamas üzerinden de aslında yine İran’ı dövmeye çalışan İsrail, hem Amerika’da yeni yönetim işbaşına gelmeden bölgedeki denklemi değiştirmenin hem de seçimlerde Netanyahu’nun şansını azaltmanın hesabıyla dur durak bilmeden saldırırken... Gazze’de her gün bebekler, çocuklar, siviller ölüyor. * * * İsrail’in 29 aralıkta başlattığı Gazze saldırısını durdurmaya yönelik ilk ciddi diplomatik girişim, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin bölgeyi ziyareti oldu. Sarkozy’yi dün Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’la basın toplantısı yaparken dinledim. “Gazze’de askerî çözüm yok. Ateşin kesilmesi için Hamas’ın roket saldırıları durmalı” derken İsrail’in kara harekâtını da kınıyordu. Kameralar karşısında açıkça söylemediğiniyse kapalı görüşmede ifade etmiş; Esad’dan ateşkes için, Şam’da yaşayan Hamas lideri Halid Meşal’i ikna etmesini istemişti. Fransa Cumhurbaşkanı’nın basın toplantısında birkaç kez Türkiye’nin rolünden söz etmesi de bu taleple bağlantılı. “Avrupa ile Türkiye’nin ortak çabasından” dem vururken iki şeyi kastetti Sarkozy: Birincisi, Ankara’nın İsrail ile Suriye arasında yürüttüğü arabuluculuğu yeniden canlandırmasında yarar vardı. İkincisi, ve daha acil olarak, Hamas’ın, roket saldırılarını kesmeye ikna edilmesinde Türkiye rol oynayabilirdi. Nitekim, Şam’daki Sarkozy-Esad buluşmasına Avrupa Birliği Konseyi Genel Sekreteri Javier Solana ile birlikte Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu da katıldı; dahası Davutoğlu, Hamas’ı terörist sayan Avrupalı yetkililerin yapmadığını yapıp Meşal’le de buluşacaktı. * * * Bir yandan, Sarkozy’nin Ortadoğu turu, bir yandan da, bölgede bir kez daha “kilit aktör” konumuna gelen Mısır’ın Hamas dahil çeşitli muhataplarla yürüttüğü gizli diplomasi ne sonuç verecek? İsrail basınından takip edebildiğim kadarıyla, Gazze saldırısını, 2002’deki Batı Şeria harekâtına ya da 1982’deki Beyrut kuşatmasına benzer bir topyekûn operasyona dönüştürüp “son Hamas militanı da yakalanıncaya kadar” sürdürme fikri giderek zayıflıyor. Ancak Gazze’den, “bir insanlık ayıbına daha imza atmış ve Hamas’ın meşruiyetini güçlendirmiş” olarak geri çekilmek de İsrail’in işine gelmiyor. Vahşi saldırının sona ermesi, Fransa, Mısır ve belki Türkiye’nin de katkısıyla sağlanabilecek ve son aşamada, mutlaka ABD’nin desteğine de ihtiyaç duyacak bir güvenlik mekanizmasına bakıyor. Bu mekanizma, İran çıkışlı silahların Mısır üzerinden Gazze’ye kaçırılmasının önlenmesi için sadece Refah kapısının değil, bütün sınırın denetlenmesini kapsayacak. Kahire, denetimi Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetiminin yapmasını istiyor. İsrail ise, ABD askerlerinin de dahil olacağı uluslararası bir gücün bölgede görevlendirilmesini talep ediyor. Eğer önümüzdeki günlerde, Washington’daki “topal ördeğin” birdenbire hareketlenip Kahire’ye bir heyet gönderdiğine tanık olursak, bilin ki, “Mısır sınırının denetlenmesi karşılığında Gazze’de ateşkese” bir nebze daha yakınız. Bu yönde somut bir adım, öncelikle ateşkesi, sonrasında ise Gazze’nin İsrail’in iktisadi ablukasından kurtarılması karşılığında, bölgenin güvenliğinin bir Birleşmiş Milletler gücüne devredilmesini de beraberinde getirebilir. Türkiye’nin “iki aşamalı plan”ının parçası olan Hamas-El Fetih barışı da, belki o zaman mümkün olur. Belki... Ama siz, bu eğer’leri, belki’leri Gazze’deki annelere anlatabilir misiniz? “Bir an evvel”in anlamını şu anda hangimiz Gazzeli anneler kadar yüreğinde hissediyor?Ali Babacan haklı; biz konuşurken bir bebeğin daha öleceğini biliyoruz. Peki, konuşmayı bile öğrenmeden ölen Gazzeli bebeklerin annelerine ne söyleyeceğiz... Onu bilen var mı?
Yasemin Çongar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder