10 Mayıs 2009 Pazar

Çok zor üç sorunun en kolayı...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e göre 2009 ‘Kafkaslarda çözüm için fırsat yılı’ ve buna bir de temenni ekliyor; ‘Bu fırsat kaçırılmamalı.’
Karar verici sıfatı taşıyan veya siyasi aktör konumunda bulunanların ‘temennili’ açıklamalarını öteden beri pek anlamlandıramamışımdır. Bir yere orasının anlayacağı bir ‘mesaj’ mı göndermektedirler, yoksa iç dünyalarını olduğu gibi kamuoyuna mı açmaktadırlar temenni açıklamalarıyla?
Çünkü, bir siyasi karar verici ‘Bu fırsat kaçırılmamalı’ gibisinden bir söz sarf ediyorsa, bizler gibi ‘pir-i faniler’in söyleyebileceği tek bir şey olabilir: ‘Eh, kaçırmayın o zaman!’
2009 yılı Türkiye’nin ayağına dolanmış üç sorun bakımından
bir fırsat yılı aslında. Önem sırasıyla -bence- bunlar şunlar:
1. Kürt sorunu;
2. Ermenistan ile normalleşmenin gerçekleşmesi;
3. Kıbrıs.
İlki hep Türkiye’nin ‘bir numaralı’ sorunu oldu. Dün de öyleydi, bugün de öyle ve çözülmediği süre hep öyle kalacak. Siyaset gündeminin her vakit birinci sırasında değil ama Türkiye’nin hep ‘en önemli sorunu’ o.
Türkiye o sorunu aşmadan ‘iç barış’ı oturtamaz. Demokrasisi ‘kırılgan’ ve ‘Ergenekon üretmeye’ uygun kalır. Dış politika açısından ise kimseyle ‘model ortaklık’ kurması pek mümkün olamaz.
Olsa da kalıcı olamaz.
2009’da Kürt sorununun çözümü yolunda mesafe alınabilir mi?
Alınabilir. Bu, büyük ölçüde Ankara’nın dirayetine ve ‘sivil otorite’nin ferasetine ve ‘siyasi cesareti’ne bağlı.
Bunlar ne kadar mevcut?
Bu sorunun cevabını 2009 içinde göreceğiz.
Kıbrıs konusundaki ilerleme, Türkiye’nin AB yolunda hız almasıyla birebir bağlantılı. Türkiye, AB ‘otoyolu’na 2005’te çıktı. Vites düşürerek ağır yol alıyor. Avrupa’nın kendi içi ve küresel siyaset ölçeğinde yaşanan gelişmelere bakıldığında, AB’nin içindeki Fransa-Almanya ekseninin Türkiye’yi bir an önce AB’de görmek gibi bir hevesi yok. Bu hükümetin verdiği izlenime bakılırsa, Türkiye’nin de sanki acelesi yok.
Bütün bu nedenlerle, ‘çözüm fizibilitesi yüksek’ tek sorun alanı Kafkasya’ya ilişkin olarak gözüküyor. Oradaki çözüm, diğer sorunların çözümünü erteleyebilir ya da fazla maliyet yüklemeden askıda tutabilir.
2009, o bakımdan, Kafkaslar için gerçekten bir ‘fırsat yılı’...
***
Kafkasya’da Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan rotasında işlerin yürüdüğünün belirtisi, önceki gün Prag’da Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanları İlham Aliyev ile Serj Sarkisyan arasında ABD Büyükelçiliği’nde üç saat süren görüşmeydi.
Dikkat, görüşmenin yeri ABD Büyükelçiliği ve görüşmenin nasıl sonuçlandığına ilişkin açıklamayı yapan Minsk Grubu’nun üç eşbaşkanından biri olan Amerikalı Matt Bryza.
Matt Bryza, ‘Karabağ sorununun çözüm yöntemleri konusunda mutabakât sağlandığını’ açıkladı ama bunların neler olduğunu söyleyemeceğini belirterek konuyu bir ‘sır perdesi’ arkasına alıverdi.
Üç eşbaşkandan Fransız olanı Bernard Fassier ise ‘Başkanlar ilk kez müzakere noktalarıyla ilgili temel fikirler üzerinde anlaştı. Bir ilerlemeye hazırlanıyoruz’ cümleleriyle dikkat çeken ayrı bir açıklama yaptı. Rus eşbaşkan pek umut aşılayan bir açıklama yapmadı.
Prag’da bir ‘ilk’in gerçekleştiği kuşkulu zira, Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanlarının ‘temel fikirler’ üzerinde ilk kez anlaşmaları Prag’da ABD Büyükelçiliği’ndeki görüşmede gerçekleşmedi.
2 Kasım 2008’de Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev’in arabulucuğu sonucunda Azerbaycan ile Ermenistan arasında 1994 Karabağ ateşkes anlaşmasından beri Karabağ sorununa ilişkin olarak ‘ilk kez’ bir belgenin altına ‘ortak imzalar’ atılmıştı. Bu belgenin adı ‘Moskova Deklarasyonu’dur.
‘Moskova Deklarasyonu’, Karabağ’da çözüm için spesifik bir ‘reçete’ sunmamakla birlikte, her iki taraf karşılıklı olarak şu sözü vermişti:
“Dağlık Karabağ’da siyasi çözüm uluslararası hukuk ilkelerine ve bu çerçevedeki kararlar ve belgelere dayanmalı ve Kasım 2007’de Madrid’te temel ilkelere ilişkin AGİT önerilerini dikkate almalıdır.”
Buyrun bakalım; Karabağ’a ilişkin elde var Kasım 2007 AGİT Madrid Önerileri ve ayrıca Kasım 2008’de İlham Aliyev ile Sarkisyan’ın imzaladıkları Kasım 2008 Moskova Deklarasyonu.
‘Türkiye, Azerbaycan’ı satıyor’ şeklindeki çirkin koroyu haksız çıkartacak şekilde Azerbaycan ile Ermenistan arasında ‘Karabağ’da çözüm mutabakatı’na doğru yol alınıyor ve bu yola çıkılalı bir yılı geçti.
İlham Aliyev ile Serj Sarkisyan Prag’da üç saat birbirleriyle görüştüler ardından bir buçuk saat Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile.
Tam bir ay sonra 6 Haziran’da St.Petersburg’da Dimitri Medvedev ile yine birlikte buluşacak ve belki de daha ‘spesifik’ bir Karabağ çözüm belgesinin altına imza atacaklar.
***
Daha ‘spesifik’ bir ‘çözüm belgesi’, Türkiye’nin Ermenistan sınırını açmasını mümkün kılacak olan adım. Prag görüşmesi, durumu bunun eşiğine getirdi.
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin yönünü -’önşart’ olmasa bile- Yukarı Karabağ konusu ile ilgili gelişmeler elbette ki etkileyecek. Karabağ çevresindeki Azerbaycan topraklarındaki (7 reyon) işgalci birliklerin geri çekilmesi, bölgeye barış gücü konuşlandırılması ve yerlerinden sürülen Azerbaycanlı göçmenlerin (kaçkınlar) evlerine geri dönmesi. Bunların, İlham Aliyev ile Sarkisyan’ın altına imza atacakları somut olarak yer aldıkları bir zapta bağlanması gerekiyor.
Bunlar kolay konular değil.
1988 ile 1992 yılları arasında Ermenilerin ele geçirdikleri Karabağ’daki ve çevresindeki Azeri yerleşimlerinden sürdükleri Azerbaycan ahalisinin sayısı 725 bini buluyor. 1992 yılındaki 725 bin kişi aradan geçen 17 yıl zarfında tabii ki bu sayının çok üzerine çıktı.
Bunların evlerine geri dönmesi, Karabağ’ın ‘nihai statüsü’nün muğlak bırakılmasına karşılık, Şuşa’nın Azeri halkının geri dönmesi, tazminatlar vs. birçok halli gereken konu var.
Karabağ sorununun çözümü başka, Karabağ’da çözüm yönünde yol almak başka. Türkiye-Ermenistan normalleşmesi birinciyle değil, ikincisiyle bağlantılı.
Bir 10 gün kadar önce 29 Nisan günü bu köşede ‘Zihinleri açmak, sınırları açmak’ başlıklı yazımızda AGİT Minsk Grubu’nun ‘Karabağ Sorununun Çözümü İçin Temel İlkeler’ adlı belgesi Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanır hale gelince, Türkiye-Ermenistan sınırı açılacak, Türkiye-Ermenistan normalleşmesi gerçekleşecek
diye yazmıştım.
Prag’da bu hedefe bir adım daha yaklaşıldı. Bu hedefe bir ay sonra St. Petersburg’da ya varılacak veya daha da yaklaşılacak.
2009 içinde bir fasılda bu ‘iş’ olacak gibi.
Kafkasya, Türkiye’nin önündeki sorunlar zincirinin en kısa vadede, en fazla umut uyandıran halkası...

Cengiz Çandar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder