5 Haziran 2009 Cuma

ABD Başkanı Obama’dan güzel başlangıç, dileriz arkası gelir!

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama dün Kahire’deki tarihi sayılabilecek konuşmasıyla İslam dünyasına barış elini uzattı ve demokrasi çağrısı yaptı.
Aynı zamanda, Amerikan dış politikasında çatışma ve savaşa dayalı Bush dönemini kapatırken, diyalog ve uzlaşma kapısını açtı.
Yeni ve güzel bir başlangıç.
Dileriz arkası gelir.
Böyle diliyoruz, çünkü Başkan Obama’nın eğer Kahire Üniversitesi’nde söyledikleri gerçekleşebilirse, insanlık daha huzurlu bir dünyada yaşamaya başlar. Ortadoğu’da da nihayet barış ve istikrar dönemi açılır.
Bundan Türkiye de çok yararlanır.
Örneğin Başkan Obama, yalnız Ortadoğu’da değil, neredeyse tüm İslam dünyasında istikrarsızlık ve çatışmaların, daha doğrusu sorunların anası sayılan Filistin-İsrail sorunu konusunda son derece açık konuştu.
Filistinlilerin ‘bağımsız devlet’ hakkını kararlı bir dille vurgularken, İsrail’in yeni yerleşim merkezleri kurmasına kesin karşı çıktı. Ama aynı zamanda Filistin tarafında şiddet kullanımına son verilmesini istedi.
İran’a diyalog elini uzattı.
Amerika’nın bağımsızlık günü olan 4 Temmuz’da İran’lı diplomatların Amerikan sefaretlerine davet edileceklerini açıkladı.
İran’ın nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla yararlanma hakkını savunurken, nükleer silahtan tümüyle yoksun bir dünya için -bunun içinde İsrail ve Amerika da var tabii- çalışacağına dair söz de verdi.
Başkan Obama, İslam dünyasına demokrasi ve insan hakları çağrısı yaparken, bu konuda kendi ülkesinin özellikle Başkan Bush dönemindeki sicilini de eleştirdi, Irak’la ilgili, 11 Eylül dünyasıyla ilgili günahlarını da gündeme getirdi.
Obama’nın konuşması, akla ister istemez İslam dünyasında, Arap dünyasında demokrasi ve hukuk devleti nasıl gerçekleşir sorusunu da getirdi.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri, Mısır’daki gibi otoriter Arap rejimleri kapılarını nasıl olacak da demokrasiye açabileceklerdi?
Otoriter rejimlerdeki baskının bu ülkelerde terör ve şiddeti siyaset olarak benimseyen örgütleri, radikal İslamcı akımları güçlendirdiği bilinirken, Amerika bu alanda neyi ne kadar ne yapabilirdi?
Çünkü, bu ülkelerde Başkan Obama’nın demokrasi açısından manevra alanı sanıldığı kadar geniş olmayabilirdi.
Kahire Üniversitesi’nde, “İktidar gücünü zorlamadan değil, halkın rızasından almalıdır” derken, Başkan Obama’yı dinlemekte olan Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek acaba bu sözden ne kadar hoşlanmış olabilirdi?
Başkan Obama’nın ‘dinsel özgürlükler’e ilişkin sözleri de güzeldi.
Kadınların örtünmeye zorlanmalarına da, ‘türban’dan dolayı kadınların eğitim hakkından yoksun bırakılmalarına da karşı çıktı.
Başını örtmeyi seçen kadının daha az eşit olduğunu reddederken, eğitim hakkı verilmeyen kadının eşitlikten mahrum kalacağının da altını çizdi.
Kız çocuklarının oğlan çocukları gibi eğitim hakkından mutlaka yararlanmaları söylerken, kadın-erkek eşitliğinin ortak refah açısından önemini de vurguladı.
Başkan Obama’nın dile getirmiş olduğu bu doğrular, acaba İslam dünyasının dinci, muhafazakar rejimlerinde, muhafazakar İslam kamuoyunda nasıl yankılanmış olabilirdi?..
Bu arada sözü Türkiye’ye de getirdi ve ülkesinin ‘medeniyetler ittifakı’ndaki liderliğini desteklediğini söyledi Başkan Obama.
Dinsel çeşitliliği savundu. Hiçbir inancın diğerine dayatılamayacağını belirtti. Sünni-Şii gibi bölünmüşlüklerin Irak örneğinde olduğu gibi yol açtığı şiddete karşı çıktı.
Şiddetin çıkmaz yol olduğunu vurguladı. Ülkesinde ‘işkence’yi koşulsuz olarak yasakladığını söyledi.
Amerika’nın İslam’la rekabet etmediğini, Amerika’nın İslam’la her hangi bir savaş içinde olmadığını, olmayacağını belirtti.
Bir noktayı daha vurguladı:
Geleceğe bakmak!
Geçmişin esiri kalarak, güzel bir gelecek kurulamaz diye genel kabul gören bir doğruyu da dile getirdi.
Evet, ABD Başkanı Obama dün Kahire’de barış ve demokrasi açısından güzel bir başlangıç yaptı.
Dileriz arkası gelir.

Hasan Cemal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder