3 Haziran 2009 Çarşamba

Erbil'deki petrol kuyularından Türkiye'ye bakmak

Önceki gün Erbil'de bir tarihe tanıklık ettik. Çukurova Grubu'nun büyük hisseye sahip olduğu Genel Enerji, Kuzey Irak'ta petrol çıkarmaya başladı. İlk defa bir Türk firması Ortadoğu petrollerine elini bu kadar uzatabiliyor.
Bunun hem söz konusu şirkete hem de Türkiye'ye ekonomik olarak ciddi dönüşümleri var. Ancak yaşanan gelişme, ekonomik anlamından çok daha fazla siyasi anlamı bakımından önem arz ediyor.

Burada teknik bir bilgi vermekte yarar var. Kuzey Irak'ta çıkan petrol gelirleri direkt olarak Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt yönetiminin kasasına gitmiyor. Bütün Irak sınırları içinde çıkan petrolden elde edilen gelir bir havuzda toplanıyor. Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimi bütün petrol gelirlerinin yüzde 17'sini alıyor. Bu bölgeden çıkan petrolden elde edilen gelir de o fona aktarılıyor. Yani Kuzey Irak petrolünün, bölgeye direkt olarak değil dolaylı olarak bir etkisi var.

Kuzey Irak'ta neredeyse hiç dokunulmamış çok zengin ve çok kaliteli petrol yatakları bulunuyor. Daha önce çıkarılması için adım atılmamış olan bu kaynaklar yeni yeni üretime kazandırılıyor ve bütün dünyanın gözü burada.

Osmanlı'nın yıkılmasından sonra Ortadoğu'yu petrole göre yeniden dizayn edenler, Türkleri bu petrolden olabildiğince uzak tutmaya özen gösterdiler. Önceki gün, Türklerin 90 yıldır yaklaştırılmadığı Ortadoğu petrollerine çoğunluk hisseleri Türklerin elinde olan bir şirket ilk defa uzandı. Bu ekonomik ve siyasi olduğu kadar simgesel anlamda da çok önemli bir gelişmeydi.

Kuzey Irak, biz ne kadar reddetsek de bizim doğal sınırlarımız içinde. Merkezi hükümetten aldığı yüzde 17'lik bütçeyle de her geçen gün gelişen, değişen, farklılaşan bir coğrafya. Özellikle bölgenin merkezi olan Erbil bir şantiye gibi. Kalenin etrafında gelişmiş eski Erbil, eskinin izlerini çok derin taşımasına rağmen şehrin geneli büyük bir inşaat alanı görüntüsüne bürünmüş durumda. Geniş caddeler, modern konferans salonları, yeni oteller vs. ile çok yakın gelecekte bölgenin parlayan yıldızı olmaya aday.

Tarihi Erbil Kalesi, içinde yaşayanlara şehrin başka yerlerinden evler verilerek boşaltmış. UNESCO'nun koruma altına aldığı bu alanda yakın bir zamanda restorasyon başlatılacak. Kale içinde çok ilginç bir müze var. Müze bölgedeki Kürt aşiretlerin halı, kilim ve takkelerinden örneklerin sergilendiği bir yer. Burada ayrıca tarımda kullanılan tahta aletler de yer alıyor. Yani bölgedeki Kürtlerin şehir medeniyeti oluşturabilmeleri için çok daha uzun yıllara ihtiyaçları var.

Kırmızı çizgilerimiz, bizim elimizi, kolumuzu, ayaklarımızı bağlarken, kırmızı çizgisi olmayan Norveç, Güney Kore, Çin, Rusya, Amerika şirketleriyle bölgedeki ekonomik gelişmeden payını almak için canhıraş bir şekilde çaba gösteriyor. Bununla birlikte marketlerin raflarını sınıra yakın şehirlerde üretilmiş Türk malları dolduruyor. Halkın Türkiye'ye bakışı da bir hayli pozitif. Özellikle Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan bölge halkı için bir fenomen, iki lidere de çok büyük sempati duyuyorlar.

Kuzey Irak'ın bağımsız bir devlet olması Türkiye'ye bağlı! Türkiye bu bölgeyi ötelemeye ve yok saymaya devam ederse uzun vadede bağımsız bir devletin ortaya çıkması kaçınılmaz. Ancak Türkiye doğal coğrafyasıyla barışır onu himayesine alırsa bunun önüne geçebilir. Böylelikle bölgedeki bütün devletlerden dayak yiyen ve bir hamiye ihtiyaç duyan Kürtler de bölge dışı güçlere yaslanmak zorunda kalmaz.

Hasılı; Çukurova Grubu'nun çoğunluk hisselerine sahip olduğu Genel Enerji'nin Kuzey Irak'tan petrol çıkarması yeni bir sürecin başlangıcı olması bakımından çok önemli. Türkiye kendi doğal hinterlandıyla yüz yüze geliyor.

Mehmet Kamış

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder