2 Şubat 2009 Pazartesi

Kriz var alternatif yok mu?!

Her zaman net bir şekilde ifade ettiğim gibi son yüzyılın en büyük ekonomi krizi ile karşı karşıyayız. Borca Dayalı Para Sistemi çöktü. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurumsal hale getirilen bu sistemin yapı taşları da faal ömrünü yitirdi. Özellikle IMF, mevcut haliyle bırakın çözüm üretmeyi problemlerin kaynağı haline geldi.
Tabi bu arada kendisini bu sisteme eklemlendirmeyen ülkeler çok güzel çözümler üretmeye çalışıyor. Bugün bunlardan birine kısaca değineyim. Tayvan.
Yaklaşık 25 milyon nüfusu olan, Japonya'nın güneyinde, Filipinler'in kuzeyinde bir ada ülkesi. Yüzölçümü 35 bin kilometrekare. Boyu 350 km eni de 100 km olan bir dikdörtgen düşünün o kadar. Diğer bir ifade ile Sivas'tan biraz büyük ya da Konya'dan biraz küçük bir alanda 25 milyon insan yaşıyor. Çok da üretken bir ülke.
Dünyada yaşanan kriz elbette onları da vuruyor. Ancak onlar kendilerini IMF gibi bir belaya kaptırmadıkları için çözüm üretmeye çalışıyorlar. Şu anda ortaya koydukları bir uygulama ile içinde bulundukları sıkıntıları aşmaya çalışıyorlar.
Alışverişi artırmak ve dolayısıyla esnafı desteklemek için devlet hiçbir ayrım yapmadan herkese 100 dolardan biraz fazla kıymet ifade eden bir alışveriş kuponu dağıtıyor. Bu kuponları para boyutunda basmış ve ülkedeki 14202 dağıtım noktasından vatandaşlarına kayıtla veriyor. Bu kuponu alan şahıs 30 Eylül 2009 tarihine kadar harcamak zorunda. O tarihten sonra geçerliliğini yitiriyor. 18 Ocak itibarıyla yaklaşık 2,5 milyar dolar eşdeğeri kupon dağıtılmış durumda.
Uygulamadan vatandaşlar çok memnun. Çünkü kuponları direkt kendisi alıyor ve cebe atıyor. Kendi bütçesine direkt bir katkı var. Fabrikalar, mağazalar, alışveriş merkezleri esnaf vb. kuruluşlar da çok memnun. Neticede bu kuponlar alışveriş kuponu. Bir şekilde bir satıcının eline ulaşması gerekecek. Sonunda devlet, o kuponları getiren işletmelere karşılığında gerçek para verecek.
Devlet böylelikle hem vatandaşı direkt olarak desteklemiş, hem tüketimi canlandırmış, hem ekonomiyi harekete geçirmiş hem de fabrika, mağazalar, esnaf vesaire üretici ve satıcıları dolaylı olarak desteklemiş oluyor. Ne güzel. Herkes memnun.
Biz hariç, dünyanın birçok ülkesi bu uygulamayı yakından takip ediyor. Eğer tutarsa hemen uygulamaya başlayacaklar.
Pekiyi biz neden hariç oluyoruz? Çünkü biz IMF hazretlerine bağlıyız. Ya da bağlanmak üzereyiz. Hazret ne derse onu yapacağız. "İşçiye para verme" diye emir buyuracak biz uygulayacağız. "Harcamaları kıs" diye emir buyuracak, biz kısacağız. "Kanun değiştir" diyecek biz değiştireceğiz. Kısacası, "gak" diyecek "hay hay" diyeceğiz, "guk" diyecek "emriniz olur efeem" diyeceğiz.
Pekiyi IMF'nin çözümü ne? Hiç! Koca bir HİÇ.
Davos Dünya Ekonomik Forumu'na iki olay damgasını vurdu. Birincisi ve en önemlisi Sayın Erdoğan'ın takdire şayan restidir. Gereğini ve yakışanı yapmıştır. Hatta ikinci olayı da gölgede bırakmıştır. Gölgede kalan ikincisi de "Küresel Ekonomik Kriz"e çözüm arayışlarında henüz bir şey yapamadıklarını ifade etmeleridir. Kim ifade ediyor bunları? Konuyu yakından takip eden uzmanlar ve devlet adamları. Yani IMF tayfası. Ancak bunlar yine de bize "bizde çözüm yok ama yanımızdan ayrılıp da başka bir şeyler yapmaya kalkmayın ha!" diyorlar.
Pekiyi, biz ne yapıyoruz? IMF ile al takke ver külah anlaşmaya çalışıyoruz. Ancak şimdi Sayın Başbakandan beklediğim ikinci rest IMF'yi elinin tersi ile itmesidir. Adil Ekonomik Düzen'e doğru yol almasıdır. Başımızın etini yiyen, dır dır edip duran bu IMF karısını da boşamasıdır. Bunu yaparsa birinci resti anlam kazanır.
Haydi hayırlısı.


Mete Gündoğan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder