Açgözlülüğü baştacı edinenlerin en yüksek gelirliler gibi yaşama tutkusunun yol açtığı ekonomik kriz domino etkisiyle bütün dünyaya yayılıyor. Gösteriş tüketiminin ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın odak noktasına yerleştirilmesi, dünyayı büyük bir yangın alanına çevirdi. Amerika'da Çin'in tasarruflarıyla herkesin büyük evlerde yaşama rüyası, dünya ölçeğinde büyük bir yıkıma yolaçtı. Rüyalar ülkesi Amerika, krizler ülkesi oldu.
İnsanlar en yüksek gelirliler gibi değil de en düşük gelirliler gibi yaşamaya özenseler herkesin gelir seviyesi, hiç kimsenin hayat standardını düşürmeden yükseltilebilir. Çünkü dünyanın kaynakları herkesin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek zenginliktedir. Dünyada herkes tüketim toplumlarını özenir ve özendirilirse sınırlı dünyanın kaynakları yetmeyeceği gibi, ekonomik krizlerin de önüne geçilemez.
Mehtap TV'de yapımcılığını Cahit Güngör'ün yüklendiği Rıdvan Kızıltepe ve Doç. Dr. Adnan Aslan'ın sundukları “Ufuk Ötesi” programında Amerika'da başlayan ve bütün dünyayı etkisi altına alan ekonomik krize karşı alınması gereken tedbirleri tartıştık. Amerika'da olduğu gibi Türkiye'de de herkes üretmeden tüketenlerin yaşantısına özenir ve gelecek yıllardaki gelirlerini bugünden harcamaya kalkarsa krizler birbirini izler.
Herkesin en zenginlere benzer biçimde yaşamaya özendiği Amerikan toplumu, Zbigniew Brzezinski'nin “Kontrolden Çıkmış Dünya” kitabında vurguladığı gibi: “Hiçbir ahlaki değerlendirme ölçüsünün olmadığı bir toplumdur”. Gereksiz kısa ömürlü tüketim ürünleriyle dolu “refah toplumu”, insanın aklını başından alan “dile benden ne dilersen” diyen masal kahramanına benzer. Masal kahramanının hareket alanı ahlaki değerlerle sınırlandırılmazsa bütün ülkelerde, bir kere tüketilip atılan ürünlerden büyük çöp dağları oluşur.
Dünyayı büyük bir çöplüğe dönüştüren tüketim ekonomisinin yol açtığı krizlerden kurtulmak için, herkesin yalın düşünmesini ve yalın yaşamasını öğrenmesi gerekir. Yirmibirinci yüzyılda yalınlık en önemli ve en etkili güç kaynağı olacaktır. Topluma insana ve çevreye dost ürün ve hizmet üretmek isteyen her kurum ve kuruluş yalın üretim, yalın tüketim ve yalın yönetime dört elle sarılmalıdır.
Bütün dünyaya bir bulaşıcı hastalık gibi yayılan gösteriş tüketiminin oluşturduğu çekim alanının büyüsüne, yalın yaşamasını bilenler hiçbir zaman kapılmazlar. Onlar her dönemde yeteneklerine göre üretmesini ve temel ihtiyaçları kadar tüketmesini, açgözlülerden çok daha iyi bilirler.
Krizlerle bütün kurum ve kuruluşlar yalınlığın doğurduğu gücü keşfettiler. Yalınlık ekonomik olduğu kadar da kültürel bir zorunluluktur. Yalın yaşayanlar yoksul düşmezler.
Krizlerde yalınlık kazancı en büyük olan yatırım kaynağıdır. Yalınlığa yatırım yapanlar zarar etmezler.
Yalın olan güçlüdür güçlü olan yalındır.
Nazif Gündoğan
5 Nisan 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder