5 Nisan 2009 Pazar

İç güvenliğin sivilleşmesi

2008 Ağustos'unda Polisle İlişki Çalışma ve İşbirliği Esaslarını düzenleyen Jandarma Yönetmeliği'yle ilgili şunları yazmıştım:

"Söz konusu yönetmeliğe göre, polis görev ve sorumluluk alanı olup ta, bugüne kadar Polis Teşkilatı kurulmayan yerlerdeki emniyet ve asayişe ilişkin hizmetler, polis teşkilatı kuruluncaya kadar, Jandarma iç güvenlik birliklerince yerine getirilir. Şehir ve kasabalarda kentleşme nedeniyle; belediye sınırları genişledikçe bu yerlerdeki, Jandarmaya ait görev ve sorumluluk alanları ..... polise devredilir."

Kimin kararıyla devredilir? İşte bu nokta problemli. Çünkü yönetmelik, devir işleminin valiliğin önerisi, Jandarma Genel Komutanının uygun görmesi ve İçişleri Bakanı'nın onayı ile gerçekleşeceğini söylüyor.

Peki neden? Eskiden jandarma alanı olan herhangi bir yerde polis teşkilatı kurulmuşsa ve artık jandarmaya ihtiyaç kalmamışsa, yani o bölgenin artık polise devri gerekiyorsa, bu durumu "onaylamak" neden Jandarma Genel Komutanı'na düşsün?

Kanun, bir yerin polisin görev alanı sayılması için o yerin il ve ilçe belediye sınırı haline gelmesini veya o yerde polis teşkilatı olmasını yeterli sayıyorsa, bu şartlar da gerçekleşmişse, mesele çözülmüş demektir. Devletin iç güvenlikten sorumlu birimleri gereken işlemleri yapar, tabii ki Jandarmayı da bilgilendirirler."

İşte hükümetin seçimin hemen ertesinde yaptığı ilk işlerden biri yönetmelikteki bu problemli noktayı düzeltmek oldu.

Bundan böyle il ve ilçelerdeki jandarma ve polis sorumluluk alanlarının sınırları bir komisyon tarafından karara bağlanacak. Komisyon ilçelerde kaymakam, illerde vali veya görevlendireceği vali yardımcısı başkanlığında jandarma ve emniyet temsilcilerinin katılımıyla oluşacak. Ve önemli nokta: Sorumluluk alanlarının sınırlarının belirlenmesinde oybirliği sağlanamayan durumlarda kolluk birimleri arasındaki anlaşmazlıklar vali tarafından kesin olarak çözümlenecek.

Tuğgeneral Gürak'ın gazetecilerin sorusu üzerine "Jandarma Genel Komutanlığı'nın görüşünün tam olarak dikkate alınmadığını söyleyebiliriz" dediği nokta da bu. Yapılan değişikliğe baktığınızda, Jandarma Genel Komutanlığı'nın görüşünün dikkate alınmasının pek mümkün olmadığı zaten ortaya çıkıyor. Herhangi bir mercinin yetkilerini kısıtlamak için o mercinin bu kısıtlamayı "uygun görmesi"ni beklerseniz, ilelebet bekleyeceğiniz açık değil mi?

Her neyse, Gürak'ın sitemini bir yana bırakacak olursak...

Aslında bu değişikliğin işareti hükümetin hazırladığı son Ulusal Program'da verilmişti. "İç güvenlik hizmetlerinin koordinasyonu ve iç güvenlikle ilgili görev, yetki ve sorumlulukların etkin olarak yerine getirilmesini güçleştiren mevzuat ve uygulamanın değiştirilmesi" ifadesi doğrudan doğruya sözünü ettiğimiz yönetmeliğe atıf yapmaktaydı.

Hükümetin sessiz sedasız gerçekleştirdiği bu değişiklik, iç güvenliğin sivilleşmesi reformunun çok önemli bir adımı ve böyle bir reforma kalkışmak için bundan daha iyi bir zamanlama yapılamazdı.

Ergenekon soruşturması genişledikçe ve derinleştikçe halka hesap vermeyen, kendini seçilmişlere karşı sorumlu hissetmeyen, askeri hiyerarşi içinde çalışan silahlı bir güç iç güvenlikten sorumlu tutulduğunda neler olabileceğini daha iyi anlıyoruz. Yol kenarlarından, kuyulardan çıkarılan kemikler tepeler oluşturdu. Fail-i meçhul dediğimiz şeyin JİTEM'in diğer adı olduğunu artık biliyoruz.

Umalım ki, yeni yönetmelik tez zamanda uygulamaya sokulur ve şu anda gereksiz yere jandarma bölgesi olan yerler bir an önce polis görev alanı haline getirilir.

Ve yine umalım ki, iç güvenliğin sivilleşmesi çerçevesinde yapılacak reformlarda, EMASYA protokolünün değiştirilmesiyle, yani jandarmanın 28 Şubat öncesi sınırlarına çekilmesiyle yetinilmez, daha ileri gidilir; demokrasimiz iç güvenliğin askerileşmesinin yarattığı tahribattan bütünüyle kurtarılır.

Gülay Göktürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder