26 Mayıs 2009 Salı

Abdüllatif Şener, Demirel ve Cindoruk çizgisine girmez...- (yazının alt kısmını mutlaka okuyun)

Erbakan'ın Başbakanlığı'ndaki koalisyon hükümetinde Maliye Bakanı olan , Erdoğan'ın Başbakanlığı'ndaki AK Parti hükümetlerinde de Başbakan Yardımcılığı yapan Abdüllatif Şaner'in adını "Türkiye Parti"si olarak belirlediği partisinin kuruluş dilekçesi dün İçişleri Bakanlığı'na verildi.
Kurucu üyelerden eski vali Abdülkadir Sarı, partinin Türkiye'ye hayırlı olmasını dileyerek kuruluş dilekçesini Bakanlığa teslim etti.
Bu partinin ülkeye ve demokrasimize olumlu katkılar sağlayacağına inanarak, ben de Şener ve arkadaşlarına başarılar diliyorum.
Neticede bugünün Türkiye'sinde siyasetin içinde ve dışında bulunan bazı kesimler, ne yazık ki siyaset mesleğinin icrasını "Sivil-asker karması cuntacılık" biçiminde algılamaktalar.
Halkı küçük gören, "Merkezde olmak" ile "Bonapartist olmak" olgularını karıştıran, "Değişim"i "Rejimin tehdidi" biçiminde sunan siyasi kadroları, siyasi partilerin içinde bile görmüyor muyuz?
Abdüllatif Şener'in bu kesimlerle arasına mesafe koyacağına inanıyorum.

Torunları bile olabilir
Çünkü 1954 doğumlu Şener, Demireller (d.1924), Erbakanlar (d.1926), Cindoruklar (d.1933) ile karşılaştırıldığında onların oğlu hatta torunu sayılabilecek tazeliğine karşın, özellikle 28 Şubat post-moderm darbe sürecindeki Maliye Bakanlığı sırasında "Osmanlı'da oyun bitmez" sözünün gerçekliğini, sıkıştırılmış biçimde yaşayarak görmüştür.
Gelin dönelim 1997 post-modern darbe sürecine...
6 Haziran 1997- Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak Kuzey Irak'ta sürdürülen sınır ötesi operasyon sırasında düşen iki helikopter ile ilgili olarak Ankara'da düzenlediği basın toplantısında, operasyonun maliyetinin karşılanması için Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı'na istemde bulunduklarını da belirterek "Ancak şu ana kadar herhangi bir ödenek TSK'ya tahsis edilmemiştir. Bu harekâtın maliyetinin ödemesi yapılmadı" dedi.
7 Haziran 1997- Maliye Bakanı Abdüllatif Şener Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Kuzey Irak'ta sürdürülen sınır ötesi operasyonla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, bu konuda herhangi bir ödenek sorunu olmadığını belirterek, "Terörle mücadelede hiçbir finansman sorunu söz konusu olmamakta, ihtiyaçlar anında karşılanmaktadır" dedi.

Ağır suçlamalar
8 Haziran 1997-DTP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk Afyon'da düzenlediği basın toplantısında Genelkurmay'ın, hükümetin, Kuzey Irak operasyonu için ödenek vermediği yönündeki açıklamasını değerlendirirken, "Güneydoğu'da evlatlarımız şehit olurken, Türk ordusu ölüm kalım savaşı verirken, orduya yeterli imkânları vermeyen vatan hainidir" dedi.
9 Haziran 1997- ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, partisinin Başkanlık Divanı Toplantısı'ndan sonra yaptığı açıklamada, terörü destekleyen Müslüman komşu ülkelere, Başbakan Necmettin Erbakan'ın "D-8 hayali" nedeniyle tavır alınmaması sonucu iki Türk helikopterinin düşürüldüğünü söyledi.
10 Haziran 1997- Genelkurmay Başkanlığı'nda, yüksek mahkeme üyelerinden oluşan yargıç ve savcılara "irticai faaliyetler" konusunda bir brifing verildi. Bu sırada Adalet Bakanı Şevket Kazan, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, hâkim ve savcıların kendisinden izin almadan Genelkurmay tarafından verilecek brifinge katılamayacaklarını söyledi.
Bütün bunları yaşamış ve Genelkurmayla eşgüdüm içinde çıkışlar yapan 28 Şubat siyasetçilerinin, Cindoruk'un, Mesut Yılmaz'ın "vatana ihanet" suçlamalarına bile hedef olmuş bir Abdüllatif Şener, acaba bu noktadan sonra onlar gibi olabilir mi?
Bunu hiç sanmıyorum.

Mehmet Barlas

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder