illete karşı "bastırma harekatı"nın, baskı altında tutarak, ezerek, sindirerek yönetmenin bir numaralı aktörü şeksiz-şüphesiz hep "Bir kısım basın" oldu. İsim vermeye gerek yok, hepiniz kimlerden, nelerden bahsettiğimi anlıyorsunuz.
Allahım, neydi o günler!
Bir cinayet işleniyor.
Malum medya hemen katilin mensup olduğu kesimi işaret ediyor.
Ne olduğundan bihaber bazı kesimler hemen sokağa sürülüp İslam ve dindarlar aleyhine sloganlar atıyor.
Öyle bir atmosfer oluşturuluyor ki, kendinizi bir anda "sanki cinayeti siz işlemişsiniz" gibi hissediyorsunuz.
Gazeteci Uğur Mumcu öldürüldüğünde bunu iliklerime kadar yaşamıştım!
Öyle bir hava oluşturuyorlar ki sokağa çıkamaz oluyordunuz.
Atılan sloganlar adeta beni, bizi işaret ediyordu!
Aynı şeyler Bahriye Üçok, Turan Dursun, Kışlalı cinayetlerinde de oldu.
Aynı şey "Sivas olayları"ndan sonra da oldu.
Taktik çok açıktı.
Laikçiliği ile önde gelen biri öldürülür, basın bunu öldüren "dinci örgütler" der, arkasından Anıtkabir'e akın edilir ve ülke bu cinayetin meydana getirdiği atmosferde bir süre diken üstünde tutulurdu.
O atmosferde hükümete, başında kim olursa olsun MGK'da bazı yeni yasalar çıkarması gerektiği anlatılır. Meclis aritmetiği bu yasaları çıkartmaya müsait değilse başbakan grubu üzerinde gerekli baskıyı kurar, "Bunu MGK istiyor, asker istiyor" der ve gereğini yapardı.
Bu sistem daha çok Demirel Hükümetleri döneminde çok iyi işledi. ANAP hükümetleri döneminde de defalarca denendi.
Rahmetli Özal'ın kaldırdığı TCK 163. madde'nin Sivas olayları bahane edilerek nasıl geri getirilmeye çalıştığını çok iyi hatırlıyorum. Bunu terörle mücadele yasası içine yeni bir madde ekleyerek yapmaya çalıştılar, ama bunda muvaffak olamadılar.
Muvaffak olamayınca 312'yi işletmeye başladılar!
Milletimiz bu türlü bastırma ve sindirme olayları ile yıllarca bastırıldı. Demokratik haklarını değil hayata geçirmek düşünemez hale getirildi. Ve her siyasi cinayetten sonra demokratik hakları daha fazla kısıtlayan yasal düzenlemeler yapıldı.
Postmedya.com sitesi dün güzel bir haber analiz çalışması yapmış ve bu türlü cinayetlerden sonra bir kısım basının attığı başlıkları bir araya getirmiş.
Herkesin hatırladığı en son olay tabii ki Danıştay Saldırısı'ydı. Hrant Dink cinayetinde de aynı şey tezgahlandı.
Bakın Danıştay Saldırısı sonrası, ki önceki gün bu olay Ergenekon Terör Örgütü davası ile birleştirildi, atılan manşetler neler:
18 Mayıs 2006, "Kaşıya kaşıya laikliğe kurşun" "Laikliğe Türk-İslam sentezci saldırı", "Siyasilere öfke, askere alkış", "Bu kezde aynı el, öfke".
Aynı başlıklar diğer siyasi cinayetlerden hemen sonra da yürürlüğe konulmuştu.
Üzerinden fazla geçmedi, herkes Danıştay saldırısı sonrası yapılanları hatırlar.
Emin Çölaşan'ın karısının Danıştay binasının önüne gelip katilin "Allahu Ekber" diye bağırarak ateş ettiğini söylemesini, olayı bu sözlerle yönlendirmeye çalışmasını hiç unutmuyorum mesela.
Danıştay'ın önüne gelen herkes, özellikle CHP'li milletvekilleri saldırıyla "laikliğin temeline nasıl dinamit konulduğunu" falan anlatıyordu.
Cenaze törenlerinde de sivil hükümet aleyhinde sloganlar atılır, cenazeye katılan askeri erkan alkışlanırdı.
Benzeri davranışlar şehit cenazelerinde de sergilenirdi.
28 Şubat'ın en önemli aktörü yine bir kısım medyaydı.
Onlar şimdi Ergenekon Terör Örgütü davasını sulandırma peşindeler. Çünkü sıranın kendilerine de geleceğini tahmin ediyorlar. Çünkü işin içindeler, hem de en önemli eleman olarak...
Şoför molasız, darbe medyasız olmaz!
Ergenekon davası kendi sokak edebiyatını da oluşturmaya başladı. İşte kamyonların ve dolmuşların arkasına yazılmak üzere bazı cümleler:
Rampaların ustasıyım, 1 Numara'nın hastasıyım.
Yakamoz, Sarıkız, Ayışığı, darbeden mi geliyon tugayın yakışığı.
Kazancımız bilek zoru, Allahım sen bizi 13. dalgadan koru!
Sen kaçıncı dalgadansın arkadaş?
Perinçek de sollardı.
Darbelerin ustasıyım, GATA'nın hastasıyım.
Yolların kralı man, şovların kralı Tuncay Özkan
Korkmadı cüzamdan bile Türkan, korktuğu kadar türbandan...
En hakiki mürşit, turşucu Hurşit
Özkan, Haberal, Perinçek; yine efkarlandın bi fırt çek
Şoför molasız, darbe medyasız olmaz
Dalgalandım da duruldum, 12. dalgada vuruldum!
Tek rakibim RTE!
Ergenekon gidişime, Hurşit duruşuma hasta
Nuh Gönültaş
23 Nisan 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder