21 Nisan 2009 Salı

‘Kaynanalar!’

Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı onbinler andı.Neden bu kadar sevdik acaba?

Belgeselini, filmini yapmazsak -çok geçmez-unuturuz; digital dünya her şeyi kaydediyor, biz veri girmeye üşeniyoruz (çamur atmak istisna).

Turgut Bey’in en yakınları hayatta, keşke bu herkesi kucaklamanın, toplumsal tutkalın sırrı araştırılsa.

‘Çağ atlamak’, ‘Vizyon’, ‘Büyük hedefler’; buydu çizgi.

‘Küçük olsun benim olsun’ zihniyetiyle -ölümüne- mücadele icraat ve hayatına damga vurdu; vatandaş da arkasında durdu.

‘Köprüyü sattırmam’ diye kafasını kuma gömmeyi değil, dünya çapında büyük oyuncu vizyonu görmeyi tercih etti Türkiye.

Ama sonra işte o köprü üzerinde ‘Semra Hanım koy bir kaset de neşemizi bulalım’ dediğinde sanki ince bir sinir ucuna basıldı, battı...

Belki de...

Mutluluk tablosu sevmiyoruz.

Padişah hiç sevmiyoruz.

Hele ‘mutlu padişah’ algıladık mı tahammül edemiyoruz.

Oysa rahmetliyi seviyorduk, o sahneyi benimsememiştik; sonradan çok özledik!

* * *

Unutmuyoruz ne kendisini ne de ufukta işaret ettiği ‘Büyük Türkiye’yi.

Sizin de aklınıza takılıyor mu ara sıra, aynı noktada devam ediyor olmasın bu mücadele?

‘Büyük Türkiye’ ve ‘küçük ama benim Türkiye’m’ arası bilek güreşi!

Adam dünyanın parasını yatırıyor...

Al kuleni git fellah, haydi yallah!

Adam harika bir projeyle geliyor...

Yahudi sermayesi mi, aman istemez, mazallah!

İnşallah yabancı sermayeyi mıknatıs gibi çekeceğiz derken...

Evelallah mıknatısın tersiyle öyle bir ittik ki:

Tövbe gelmiyorlar!

‘Küçük ama benim’ zihniyeti iyi çalıştı (maşallah!); dünyanın parasını teptiler, yabancı sermayeyi kuruttular.

Şimdi müşteri kalmadı suratına kapı çarpacak.

Kriz yani!

Krize düşen her sektör gibi onlar da iç piyasaya yönlendi...

Aynı gerçek burası için de geçerli, gerekçe farklı:

Paranın yerlisi yabancısı yok, yeter ki iş yapılmasın!

* * *

- Arkadaş sana burayı devlet mi tahsis etti?

- Evet, yani hayır; para saydım tapusunu aldım.

- Bir çorbalık da attın mı?

- Adet yerini bulsun dedik.

- Ha sen Türk müsün yoksa?

- Sen ne diyorsun arkadaş, soruya bak hele!

- Tamam canım belli işte, bize fark etmez zaten; buraya öyle bina mina yaptırmayız, işe taş koyarız.

- Neden yahu?

- Koyabildiğimiz için; işimizi yapıyoruz biz de.

- Arkadaş tapu bende, dünyanın parasını saymışım devletten almışım; ‘Helali hoş olsun’ demiş. Size ne oluyor?

- Yahu bilmiyor musun? Kızı alırsın nikah kıyarsın, nüfusuna geçirirsin, işlem tamam zannedersin. Oysa mutlu evliliğin sırrı kaynanayı hoş tutmaktır.

- Yani şimdi siz?..

- Doğru bildin!..

Murat Birsel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder