4 Mayıs 2009 Pazartesi

Kabine sonrası ekonomi yönetimi...(for kürşat tüzmen fans!)

Başbakan Erdoğan kabine değişikliklerini açıkladı. Kabine değişikliği konusundaki yorumlara bakarak da açık seçik görülebileceği gibi Türkiye'de medya kaba hatlarla ikiye bölünmüş durumda. Birincisi, hükümetle savaştaki Doğan Grubu medyası, ikinci ise hükümete ve İslami kesime yakın olan medya. Ortalığa sıkışmış olan Akşam Gazetesi, Shov TV ve diğerleri gibi, Çukurova Grubu medyası ise olayları vaka vaka değerlendirmeyi tercih eden , oldukça objektif bir konumda. Medyadaki kabine yorumları da bu şekilde konumlandı.
İlginç ülkemizde medya, bazıları tarafından kılıç olarak kullanılır, bazıları tarafından ise kalkan olarak. Gazete ve televizyon gibi medya kuruluşlarının sahiplerinin salt ticari şirket ve banka sahibi olmalarına engel çeken kurallar gelmediği sürece de, bu 'kılıç kalkan oyunu' devam edecek.
Türkiye'deki siyasi partiler ise bölünmüş partilerin ve birleşmiş partilerin parçalarının birbirine eklemlenmesi ile oluşur. Bu nedenle toplama futbol takımı gibidirler. Zaman zaman revizyon gerekir. Ayrıca ikinci defa seçim kazanan partilerde 'metal yorgunluğu' gibi yorgunluk başlar ve revizyon gerekir. Ayrıca siyaseten de bazı değişiklikler gerekir. Bu nedenle son üç yılda üç seçim geçiren ve hepsini kazanan AKP'de de, seçim sonrası değişiklik normaldir.
Seçimde en normal gördüğüm değişiklik Kürşad Tüzmen'in görevden alınması! Oğuz Satıcı yönetimindeki TİM döneminde, Bakan hükümeti sık sık eleştirdiği gibi piyasaya daha yakın bir çizgi çizmekte idi. Ancak ekonomi gözlüğü ile bakıldığında bürokrasiden gelen Tüzmen ekonomi bilgisinin zayıflığı nedeni ile bir türlü 2002 sonrasındaki ekonomi politikasının temellerini anlayamadı. Enflasyon hedeflemesi konusunu 'çakamadığı gibi' kur politikasını da anlamak istemedi. Ege Cansen 'in ve mürtlerinin yüksek faiz düşük kur komedisinin peşine takıldı. Dalgalı kurun neden gerektiğini anlamadı ve çatlak ses olarak sürekli medyayı devreye soktu. Bugün genç öğrenciler bile sermaye hareketi serbestisi olan bir dönemde kur ve faizin bir arada kontrol edilemeyeceğini biliyorlar. Üstelik kredibiliteye dayalı açık enflasyon hedeflemesi konusunda da çok başarılı yönetilen Merkez Bankası ile de sürekli itişerek politikaları kötü etkiledi. Görevden alınmasına çok memnun olduğunu söyleyebilirim.
Kabineye atanması en çok beklenen kişi ise Ahmet Davutoğlu idi. Davutoğlu perde arkasından hükümetin dış politika ilkelerini belirleyen kişi olduğuna göre görevi açıkça yüklenmesinden ve sorumluluk almasından daha normal bir şey yoktur. Bu şartlar altında, ilk dönemde çok başarılı olan ve özellikle IMF programları ve uluslararası ilişkiler konusunda birikim kazanmış olan, her taraf ile sakin ve düzeyli ilişkileri olan Ali Babacan'ın geniş yetkilerle ekonomi yönetimine geri dönmesi son derece iyi oldu diye düşünüyorum. Dünya çapında bir kriz ile boğuşurken deneyim ve birikim önemli bir silahtır. Babacan, bürokrasiyi de geçmişten tanıdığı için hemen devreye girebilecek.
Diğer taraftan da bir önceki Bakan Mehmet Şimşek'in de Hazine'de sessiz sakin iyi işler yaptığını düşünüyorum. IMF ile görüşmek, uluslararası yatırımcıları bu tür bir kriz döneminde sürekli görüşerek sakin tutmak ve ülkeden büyük fon çıkışları olmasını engellemek, yeni fon girişleri yaratmak, bazılarına kolay gelir ama, çok zor iştir. Bizim medya Batı tipi profesyonel yönetime alışık olmadığı için, kendileri ile vıcık vıcık olan bakanları severler. Şimşek ise hem kişilik olarak farklı bir insan olduğu için hem de sürekli yurtdışında büyük uluslararası şirketlerde yönetici olarak çalıştığı için, bu tür vıcık vıcık ilişkilere alışık değildi. Şimşek son dönemlerin en başarılı Maliye Bakanı olan Unakıtan'ın bıraktığı güçlü mali tabloyu devam ettirmeye çalışırken, çok zorlanacak tabii, çünkü bugünün konjonktürü, bütçe açığı ve borcun artmasını gerektiriyor. Bu artışı makul düzeyde tutabilmek ve medyada, çok başarılı Unakıtan'ın performansı ile karşılaştırılarak, medya baskılarına dayanmak zordur diye düşünüyorum. Ama Şimşek uzun zamandır tanıdığım ve derin ekonomi ve piyasa bilgisi olan bir iktisatçıdır. Bu yükü kaldıracaktır.
Bir söz de Devlet Bakanı Faruk Özak için söylemek iyi olur diye düşünüyorum. Bir önceki spordan sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu sakin, ölçülü ve dengeli bir kişi idi. Siyaset değişim gerektirdi ve görevden alındı. Ancak yerine gelen Faruk Özak da, son derece saygıdeğer, dengeli ve güvenilir bir insandır. Birçok kanun değişikliği konusunda medyadaki tüm arkadaşlara taslakları gönderen, tartışma ve diyaloğa açık bir kimse olmuştu. Gerçek de bir sporcu idi. Bu nedenle spor konusunda kulüp başkanlarının çıtayı yerlere düşürdüğü bu günlerde, çıtayı yükselteceğini düşünüyorum.
Kabinede iki adet kadın bakan olması da nüfusun yüzde ellisi kadın olan toplumumuzda, alkışlanması gereken bir şeydir.
Yeni birçok bakanı tanımadığım için de (örneğin Cevdet Yılmaz, Nihat Ergün, Taner Yıldız) bugün bir şey diyemiyorum.
Bir önceki Enerji'den sorumlu Bakan Hilmi Güler'in bilgi, enerji ve diyaloğunu çok sevmiştim.
Yeni bakanlara zor günlerde başarılar diliyorum.

Deniz Gökçe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder