6 Mayıs 2009 Çarşamba

‘Korucu husumeti’ mi, başka bir şey mi?

İl merkezine yaklaşık 25 kilometre mesafede bulunan...

Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyü... 32 haneli bir köy.

Vadinin başında kurulu bulunan Bilge köyü, 7 çeşmesiyle ünlü bir mesire alanı olarak da bilinmekte...

32 haneli köyün tamamı aynı aileden.

Hepsi de ‘Çelebi’ soyadını taşımakta...

Ve erkeklerin tamamı da korucu.

Burası bir ‘korucu’ köyü...

Nişan evine maskeli dört-beş kişi baskın veriyor...

Namaz kılanları, kadınları, çocukları on beş dakika boyunca tarıyor...

Cumhuriyet tarihinde eşi memendi olmayan bir vahşet gerçekleştiriyor.

Katliam organize ve profesyonelce...

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Mardin’in Bilge köyünde düğün evine düzenlenen ve 47 kişinin ölümüne neden olan silahlı saldırı olayıyla ilgili, silahlarıyla birlikte gözaltına alınan 8 kişinin de nişan sahibi aileyle aynı soyadı taşıdığını açıkladı...

‘Korucunun korucuya’ ettiği mi?

Bu kanlı ruh halini açıklamaya, bu görülmemiş vahşeti izaha yeter mi?

Yoksa ‘görüntünün’ altından başka bir ‘gerçek’ mi çıkacak?

* * *

Evlenecek olan eski köy muhtarı Cemil Çelebi’nin kızı...

Zaten bunun için köydeki aileler kadınlı erkekli eski muhtarın evine gidiyor.

Gelin adayı Sevgi Çelebi kiminle evlenecek?

Habib Arı’yla evlenecek.

Silahlı saldırıyı yapanların...

Nişan töreni düzenlenen Sevgi Çelebi’nin kendi yakınları olan bir kişiyle evlenmesini istedikleri ve bu talebin kızın ailesince kabul edilmemesi...

Saldırganların ailesiyle, damadın mensup olduğu Arı ailesi arasında 20 yıl öncesine dayanan bir husumet bulunması...

Saldırganların bu nedenle Sevgi Çelebi’nin Habip Arı ile evlenmesine karşı çıkmaları...

Bu konuda bir süre önce saldırganların mensup olduğu aile bireyleri ile gelinin ailesi arasında tartışma yaşanmış olması...

Bütün bunlar...

6’sı çocuk...

17’si kadın...

Toplam 47 kişiyi profesyonel bir canilikle katletmenin açıklaması için yeterli mi?

Mardin gibi çok ince ve damıtılmış bir kültürden gelen bir yörede bunun olabileceğine inanmak...

Bunu sıradan ve doğal kabul etmek...

Doğrusu hiç de kolay değil...

* * *

Kolay olmadığı için Reuters kısa haber-yorumunda şu çarpıcı ifadeleri kullanıyor:

‘Türkiye’nin güneydoğusunda bir düğünü basan otomatik silahlı dört kişi çoğu çocuk ve kadın 44 kişiyi öldürdü.

Pazartesi gecesi meydana gelen saldırı Avrupa Birliği adayı modern Türkiye’nin tarihindeki en büyük katliam olarak tarihe geçti.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay olayın bir terör saldırısı olmadığını, iki aile arasındaki kan davasından kaynaklandığını açıkladı.

Düğünü basan kişilerin köy korucusu oldukları belirtildi.’

Reuters, Türkiye’de 57 bin köy korucusunun bulunduğunu, tartışmalı köy korucusu uygulamasının 1985’te başlatıldığını ve bu kişilerin devlet adına öldürme yetkisine sahip olduklarını da vurguluyor...

* * *

Bu, altından ‘çapanoğlu’ çıkacak bir karanlık cinnet ise de...

Gerçekten bir ‘aile husumeti’ ise de...

Ülkenin hastalanmakta olduğunu gösterir.

‘Koruculuk’ siteminden dolayı mı hastalanıyoruz ya da ‘koruculuk’ sitemini doğuran şartlardan dolayı mı hastayız?

Yahut başka nedenlerden mi?

* * *

Mardin’deki insanın aklını başından alan çıldırma...

Bir polisiye vaka olmaktan çok uzakta...

Toplumsal bir nevrozun belirtisi olarak ele alınmalı...

Bir ülkede, ‘kızı’ istemediğimiz kişilere verdiler diye, bebeleri, kadınları, namazdaki yaşlıları yakıp yok eden bir psikopatlık hüküm sürüyorsa; tüm dünyanın yaklaştığı gibi dehşetle dönüp bakılacak, iyileştirmeden de peşi bırakılmayacak bir toplumsal cinnetin çığlığıdır duyulan...

Mehmet Altan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder