9 Mayıs 2009 Cumartesi

Kábusun dönüşü

Bir çift söz de onun için söylemezsem, haksızlık olur. En başta, canını yaktıklarıma haksızlık olur...

Bir ‘beyefendi’den sözedeceğim.

Bu beyefendinin ismi, Hüsamettin Cindoruk.

Bugüne kadar bize ustalıkla ‘DP’li’ymiş, ‘yeter söz milletindir’ düsturundan yanaymış gibi yaptığı için gözden kaçtı.

Oysa, cismiyle, söylemiyle, siyasette tuttuğu yerin kalitesi ve mahiyetiyle apaçık ortada...

Kendisi, bir dönemin ‘davul’lu, ‘jaguar’lı kolpa muhalefet partisinin genel başkanıydı; bir tür ‘Özal çürütmeciliği’ yaparak siyaset gündemine girdi; muhalefeti ucuzlattığı yetmiyormuş gibi, siyaset kurumunun ağırlığına halel getirecek ucuz halk dalkavukluğu söylemini benimseyerek ‘bir yaşına daha girmemizi’ sağladı.

Arkasında kim vardı?

Kim olacak?

Büyük hırsların adamı muhterem Süleyman Demirel...

Çırak Özal’ın Çankaya’da hitam bulan olağanüstü siyasi yükselişi pek çok ustayı, bu arada ‘tescilli usta’ Demirel’i kızdırmıştı. ‘O oluyor da, ben niçin olamıyorum’ların Demirel’i olarak, siyasi kavgasını rahmetli Özal’a odakladı ve arkasından ‘çürütmeci’ kadrosundan Cindoruk’larını, Kıratlıoğlu’larını, Sezgin’lerini devreye soktu.

Başarılı da oldu.

Başarıda aslan payını, bize ustalıkla ‘DP’liymiş gibi’ yapan, ama esasında iflah olmaz bir ‘statükocu’ olan Sayın Hüsamettin Cindoruk’a ayırmak lazım.

Cindoruk’un ‘davul’lu, ‘jaguar’lı geyik partisi süreç içinde kendisini DYP’ye dönüştürdü ve muhterem Demirel’i yeniden tebelleş etti Türk siyasetinin başına.

Sonra kötü, çok kötü bir süreç başladı.

Bizi ‘koalisyonlar dönemine’ mahkum eden bu süreç, aynı zamanda terörün azdığı, enflasyonun patlama yaptığı, ‘kim ne veriyorsa, benden beş fazlası’ diskurunun sahici siyasetle yer değiştirdiği ‘kötü-ötesi’ bir siyasi süreçtir.

Mimarları da, Sayın Hüsamettin Cindoruk’la, çok muhterem Süleyman Demirel’dir.

Hep de netameli dönemlerde karşımıza çıkan Cindoruk, ‘28 Şubat sürecinde’ bir kez daha kafa çıkardı.

Bu kez, Çankaya sakini adına, koalisyon ortağı DYP milletvekillerine el attı. Ayarttığı milletvekilleriyle Meclis aritmetiğini bozdu ve hükümetin el değiştirmesini sağladı.

Küçük bir itirafı araya sıkıştırmama izin verin:

Fıkra anlatmayı beceremem... Paragraf arasına Ziya Paşa’dan beyitler serpiştiremem... Bilmece, bulmaca, atasözü, darbımesel, vecize, savsöz işlerini hiç kıvıramam.

Fakat, kader beni, ‘hikmetli söz’ kullanımını zorunlu kılan bir noktaya sürükledi.

Dolayısıyla, ‘Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı’ sözünü bir şekilde araya sıkıştırmam lazım.

Buradaki ‘eski’, sayın Hüsamettin Cindoruk oluyor.

DP’li olduğunu söyler, inanmayın.

Menderes’in avukatı olduğunu söyler, inanmayın.

Ülke için elini taşın altına koyduğunu söyler, inanmayın.

Sadece Demirel için elini taşın altına koyar ve varlığını statükonun muhafazasına adar. Başka da bir şey gelmez elinden.

Bu kez, ‘Ergenekon sanıklarını’ anlayan, kollayan ve ‘darbeler sürecini’ meşrulaştıran bir söylemle geliyor.

Muhterem Süleyman Demirel’in işaretiyle, 16 Mayıs’ta DP’nin başına geçecek, Türk halkını bir kez daha ‘anakronik Demirel zihniyeti’yle karşı karşıya bırakacak.

Bu gibi durumlarda genellikle ‘başarı dilekleri’ sunulur.

Ama ben başarı dilemiyorum.

Bu kábusun bir an önce Türkiye’nin başından uzaklaşmasını istiyorum.

Ahmet Kekeç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder