26 Şubat 2009 Perşembe

Ahmet Türk'le on bir dakika…

Ahmet Türk, 22 Temmuz seçimlerinden önce -1991'de Leyla Zana'nın Meclis kürsüsünde yaptığı eylemi kast ederek- “Parlamentoda şov yapmayacağız, geçmişteki hatalarımızı tekrarlamayacağız” demişti.

Aynı Ahmet Türk, önceki gün DTP Grubu'nun son bölümünde on bir dakika süreyle Kürtçe konuşarak benzer bir eyleme imza attı.

DTP Genel Başkanı'nın Anayasa ve Siyasal Partiler Kanunu'na aykırılık teşkil eden “Kürtçe hamlesi” Erdoğan'ın Diyarbakır mitinginden hemen sonraya rastlıyor.

DTP, Güneydoğu'da AK Parti'ye karşı sıkı bir seçim mücadelesi yürütüyor ve hükümetin bölgeye yönelik yoğun ilgisinden/yatırımlarından, devletin sıra dışı adımlarından ciddi rahatsızlık duyuyor!

Bu bağlamda, Ahmet Türk'ün eylemi -yerel seçimler ekseninde- Güneydoğu halkına “Bakın ben Meclis'in orta yerinde Kürtçe konuştum” mesajı içeriyor.

Genel manada ise Ankara'nın/devletin Kürt sorununa bakışının tarihi bir dönüşüm yaşadığı 'kararlılık arz eden' bir süreçte peş peşe gelen adımları, açılımları baltalamaya yönelik provokatif bir karakter taşıyor.

Şöyle bir düşünün, TRT-Şeş'ten Kürtçe yayın yapılıyor; bu son derece doğru -tarihi- adım etkili oluyor…

PKK ile yanaşık düzen siyaseti yürüten DTP ne yapıyor, bu açılıma dudak büküyor, uzak duruyor!

DTP, devletin Kürt açılımından memnuniyet duymak, bu hayati süreci geliştirmeye yönelik kimi adımlar atmak yerine “Meclis'te Kürtçe hamlesi” ile yeni sürece zarar vermek istiyor.

Bakınız, muhalefet partilerine mensup kimi isimlerin “TRT-Şeş yayınından sonra böyle olacağı belliydi” yollu tepkileri de sorunludur.

İşin özünü kavramaktan uzak bu tür siyasi-yüzeysel tepkiler, DTP'nin doğru adımları baltalamaya yönelik tavrına ister istemez yardımcı olmak demektir.

*

Farkındasınızdır, Ahmet Türk'ün eyleminin tartışılması belli ölçüleri aşmadı ve gösterilen tepkiler yanlış noktalara varmadı. Böylelikle, Türkiye'nin 1991'den bu yana bu konuda ne denli mesafe aldığını görmüş olduk.

“Kriz” patlamadı; kimilerinin beklediği olmadı, hadise DTP'nin amaçladığı noktaya da ulaşmadı.

Bu vesileyle, geçen Ekim'de olanları hatırlayalım. Ahmet Türk, Diyarbakır'da yanına DTP vekillerini alarak zehir zemberek bir konuşma yapmış, adeta ateşle oynamıştı.

Diyarbakır'da Erdoğan'a yönelik gösterileri örgütleyen, sokağı hareketlendirerek ortamı gerginleştiren DTP seri eylemleriyle bölgeyi bir anda karıştırmıştı.

Devletin Kürt sorununun çözümüne yönelik peş peşe adımlar attığı, sıra dışı gelişmelerin iyice görünür hale geldiği bir dönemde yapmıştı, DTP bu eylemleri…

“Çözüm isteme” hususunda samimi olmadıklarını göstermişlerdi.

*

DTP lideri Meclis'te Kürtçe eylemi yaptı diye, Ankara'nın Kürt sorununa yönelik hayati açılımlarından vazgeçmesi veya bu süreci sınırlandırması söz konusu olmayacaktır.

DTP'nin PKK'ya endeksli siyaseti çıkmaz sokaktadır…

Son tahlilde, çözümü engellemeleri mümkün değildir.

Ankara'nın Kürt sorununa bakışını temelden değiştiren yeni çizgisi, “kuşatıcı” yaklaşımı; DTP'nin yanlışlarına ortak olacak şekilde gelişebilecek bir siyaset de değildir.

*

Tam bu noktada, bugünkü MGK toplantısının hemen öncesinde emekli asker ve büyükelçilerin hazırladığı bir rapordan da bahsedelim. Rapor, yerleşik kalıpları kıran öneriler içeriyor.

Raporda, “Kürt kültürel kimliğinin tanınması”na vurgu yapılıyor ve “Bütün vatandaşları ayırım gözetmeksizin kucaklayacak demokratik ve özgürlükçü bir ortamın hayata geçirilmesi gerektiği” işaretleniyor.

Kürtçe yayının Türkiye sınırları dışında -bütün bölgede- rahatça izlenebilir hale getirilmesinden, bazı üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerinin kurulmasına kadar bir dizi öneri sıralanıyor, bu raporda:

Alın size, DTP'yi rahatsız edecek bir gelişme daha!


Tamer Korkmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder