2 Mayıs 2009 Cumartesi

'Kirli gazetecilik' demişlerdi, hatırlıyorsunuzdur...

Bedrettin Dalan'ın “Sivillere kapalı, beni bile içeriye almıyorlar” dediği arazi için Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, “Hiç de öyle değil; Türklere kapalı değil” açıklamasını yaptı.

Dün bu konuyu “Başbuğ'dan Dalan'a yalanlama” başlığıyla işledim.

Bir dostum arayıp “Dalan'ın yönettiği okullar ve üniversiteye el konulabilir” uyarısında bulundu. Yönettiği üniversitenin bünyesinde Balkanlar ve Ortadoğu'nun en modern diş hekimliği fakültesini kurmakla övünen Dalan, şimdilerde ABD'de... “Orada ne yapıyorsun?” diye soranlara dişlerini tedavi ettirdiğini söylüyor...

Acaba o da devletin kurduğu okullar ve üniversiteye el konabileceğini düşünüyor mu?

Org. Başbuğ uzun konuşmasında bir şeyi daha açıkladı; araziden çıkartılan silâh ve mühimmatın menşeine ışık tuttu. Bugüne kadar bulunan 45 silâhın hiçbiri TSK'ya ait değilmiş; içinde 'LAW' denilen tek sıkımlık atış-aracının da yer aldığı mühimmatın ise TSK'ya ait olmama ihtimali varmış... 12 LAW gömülü olduğu toprak altından çıkartılmış...

Bu son açıklamadan şunu öğrenmiş olduk: Toprağa gömülü LAW'lar TSK'ya da, MKE'ye benzer silâhlar yaptıran başka devlet kurumlarına da ait olabilirmiş... “Yargı ortaya çıkartsın” dedi Org. Başbuğ...

LAW gibi sonuçta yalnızca zırhlı araçlara karşı kullanılmak üzere imal edilen silâh-mühimmatı TSK'nın kime karşı kullanabileceğini anlamakta hiç zorlanmam; savaş halinde karşısında zırhlı birlikler olacaktır TSK'nın ve LAW'a da ihtiyaç duyulacaktır. Peki de, polisin LAW'a neden ihtiyacı olabilir ki? Polis bunları kime karşı ve nerede kullanacaktır?

Yargının gerçeğe ulaşmak üzere çaba göstermesini ben de önemsiyorum, ama akıl ve mantık da en az âdil yargı kadar sonuca varmada kullanılabilecek bir araçtır; akıl ve mantığım 'LAW' denilen silâh-mühimmatın polis tarafından kullanılamayacağını söylüyor bana. “Bulunan mühimmat TSK'nın mıdır, değilse hangi devlet biriminindir?” sorusuna böyle yaklaşılsa iyi olacağına inanıyorum.

Kişisel bir yönü de var bu konunun...

Hatırlayacaksınız, Poyrazköy'deki Dalan'ın İSTEK Vakfı'na ait arazide silâh ve mühimmat çıkınca derhal avukatlık cüppesi kuşanan kalemler olmuştu. Hürriyet'in başyazarı, arazide bulunan silâh ve mühimmat ile Dalan arasında ilişki kuran gazeteleri 'kirli yayıncılık' yapmakla suçlamıştı.

'Ergenekon-fobi' etkisi altında bulunan aynı gazetenin yayın yönetmeni de, benzer bir tavır benimseyerek, Dalan'ı suçlayan manşetlere müthiş bir tepki vermişti. Başka yazarlarını da benzer bir tavır almaya zorlayarak...

İlker Başbuğ'un “Dalan doğru söylemiyor” anlamına gelecek açıklamasından sonra ne düşünüyorlar acaba? Hürriyet'in yönetmeni, başyazarı, diğer yazarları? 'Kirli yayıncılık' gibi iddialı bir tavrın özür getirmesi beklenirdi çünkü... Tıpkı yıllar önce kendilerine tuzak kurulan meslektaşları hakkında yazdığı 'Alçakları tanıyalım' başlıklı yazıdan ötürü, gerçek ortaya çıktığında özür dilemesi gerektiği gibi...

Dostumun beklentisi istikametinde gelişirse olaylar; iş okullara ve üniversiteye devletin el koymasına kadar varırsa, herhalde bunu bir dönüm noktası sayar ve beklediğim özürü yüksek sesle dile getirirler... Sadece başyazar değil, diğerleri de...

Eğitim ve öğretim kurumlarına, üniversitelere devlet nasıl el koyar?

“28 Şubat sürecinde” dedi o dostum, “Dönemin YÖK yönetimi bir vakıf üniversitesine el koymak üzere kapsamlı bir süreç başlatmıştı. Parti kapatmak gibi bir şey bu, sadece daha basit... YÖK yasallığın ortadan kalktığına inanırsa aldığı bir kararla vakıf statüsündeki üniversiteyi devlet üniversitelerinden birine devredebiliyor...”

Dalan'ın yönetimindeki üniversite için böyle bir süreç başladı mı, bilmiyorum; dostuma göre Marmara Üniversitesi böyle bir gelişmeye hazırlıklı yakalanmak için tedbirler almaya başlamış... “Hangi fakülte hangisiyle birleştirilebilir?” hazırlığıymış bu...

İlköğretim ve lise düzeyindeki okullar için de benzer bir tedbir kararı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından alınabilirmiş... “O kadar beklemesi bile gerekmez bakanlığın” dedi dostum, “Dalan'ın ülkeye geri gelmemesi okulları olumsuz etkilediği için, bakanlık vakit kaybetmeden bir şeyler yapmayı düşünebilir...”

Serinkanlı biridir dostum, intikamcı hisleri de yoktur, öyle hisleri olsaydı da Dalan'a yönelik bir rahatsızlık duyması için bir sebep bulamıyorum.

Üniversiteye ve okullara devletçe el konulabileceği konusunun yaygın biçimde konuşulmaya başlanması Dalan düğümünü çözebilir gibime geliyor. Bedrettin Bey diş tedavisini yarıda kesmeyi de göze alarak âcilen ülkeye dönebilir.
Taha Kıvanç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder