12 Haziran 2009 Cuma

HASAN CEMAL

AB’de bugün artık 2003-2004’ün pozitif resmi yok.
Türkiye inandırıcılık sorunu yaşıyor!


Gazetemiz Milliyet’teki haberin başlığı çarpıcıydı: “Cinayete 20, kitabına 28 yıl hapis istendi!”
Haberin spotu şöyleydi:
“Hrant Dink cinayetinin sanığı Ogün Samast 20 yıl hapis istemiyle yargılanırken, ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ adlı kitabı yazarak altı ayrı suç işlediği iddia edilen arkadaşımız Nedim Şener hakkında 28 yıl hapis istemiyle ceza davası açıldı.”
Evet, Nedim Şener yargılanıyor.
Gelsin bakalım şimdi bu davanın haberleri Brüksel’e, Berlin’e ve siz de çıkıp deyin ki, “Türkiye’de basın özgürlüğü vardır, ifade özgürlüğü gelişmektedir.”
Diyebilir misiniz?
Deseniz, inandırıcı olabilir misiniz?
Sanmıyorum.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, yüzde 12.1’lik oyla fevkalade iyi bir sonuç almış olan Alman Yeşiller Partisi’nin lideri Cem Özdemir’le geçen gün sohbet ediyorduk.
Şöyle dedi:
“Türkiye’nin 2003-2004’deki, hatta 2005 yılındaki pozitif resmi bugün tümüyle olmasa bile kaybolmuş durumda. O dönemde Türkiye inandırıcıydı. Yüzde 90 öyleydi. Şimdi bu hava yok. Türkiye bir şey söylediği vakit, ‘Yapın da görelim, çıkarın da görelim!’ deniyor. Çünkü çok şey söylendi ama yapılmadı.”
İnandırıcılık...
Bu sorun özellikle 1990’larda Türkiye’nin en önemli dertlerinden biriydi. Çünkü Ankara’daki zayıf, güçsüz koalisyon hükümetleri yıllar yılı tutulmayan sözler vermişti Avrupa platformlarında...
Bu hava 2000’lerin başından itibaren değişmişti. Ama son yıllarda yine maalesef eskiye benzemeye başladık.
Cem Özdemir şöyle dedi:
“Soru işaretleri su yüzüne çıkıyor. Çünkü zig zaglar çiziliyor. Aynı zamanda ‘AKP hükümeti Türkiye’yi nereye taşımak istiyor?’ sorusu da bazen kendini belli ediyor buralarda... Bir şeyler yapılması lazım. Mesela Kıbrıs’ta bir adım atılsa, AB ile üyelik müzakerelerinde 8 fasıl birden açılır, bu da müthiş bir şey olur.”
Yani bir şeyler yapmak...
Brüksel ve Berlin’i kapsayan Türkiye-AB turunda kulağıma en çok bu çalındı:
Türkiye bir şeyler yapmalı!
Yapacakları sır mı?
Hayır değil. Yol haritası belli. Henüz belli olmayan siyasal irade! Ankara kendi göbeğini kendi kesecek.
Başka çaresi yok.
Brüksel’de üst düzeydeki güvenilir bir Türk diplomatik kaynağı geçen gün şöyle diyordu:
“Avrupa Birliği bir ‘medeniyet projesi’dir. İlle de AB üyeliğiyle irtibatlı kılınması doğru değil. Türkiye bu yolda kararlılıkla yürürse, sonunda AB’ye katılmasa da, bugünkünden çok daha iyi bir konuma gelir. Kaldı ki böyle bir yolun izlenmesiyle, AB de Türkiye’siz yapamayacağı bir noktaya gelebilir.”
‘Bu nokta’ya da şöyle değindi:
“Bu nokta, ‘süper güç dengesi’dir. Avrupa Birliği’nin süper güç olabilmesi için Türkiye’ye kesin ihtiyacı var. Bu bakımdan Türkiye’nin askeri gücü, gitgide büyüyen ekonomisi, genç ve dinamik nüfusu, işgücü, Batı’nın enerji yolları güvenliğindeki konumu, bütün bunlar Türkiye’yi AB açısından vazgeçilmez bir noktaya itiyor.”
İyi güzel.
Peki ya Ankara ne yapacak?
Başbakan Erdoğan kararlı mı?
Bir başka deyişle:
Hükümet önümüzdeki dönemde ‘siyasal reform süreci’ne odaklanacak mı?
Yoksa genel seçimleri öne sürüp, muhalefeti bahane gösterip ipe un mu serecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder