8 Haziran 2009 Pazartesi

TÜSİAD Erke Dönergeci’nin peşinde

Amerika’da başlayıp dünyayı etkisi altına alan mali krizin ardından toplam talebin gerilemesiyle ekonomik durgunluk ortaya çıktı. Satılamayan mallar ve duran üretim bütün ülkelerde işsizliği arttırdı.

Ekonomik durgunluğun sadece para politikası tedbirleriyle giderilemeyeceği gözle görülen bir gerçekti. Bu nedenle IMF, G-20 ülkeleri ve diğer ülkelerin ekonomi yönetimleri, küresel durgunlukla mücadele için maliye politikası araçlarının devreye sokulmasına karar verdiler.

Böylece ülkelerde kamu harcamaları arttırıldı, vergiler azaltıldı. ABD’de bütçe açığının ulusal gelire oranı yüzde 13,2’ye yükseldi. Avrupa ülkelerinde de bütçe açığının ulusal gelirlerine oranı yüzde 6’yı aştı.

Kısacası, ekonomik açıdan doğru olan yapıldı. Ekonomik durgunluğun giderilmesi için en güvenli ve kesin önlem bütçe açığının merkez bankası kaynaklarıyla kapatılmasıdır. Böyle bir durumda, borçlanmanın toplam talep üzerinde kısıtlayıcı etkisi olmaz. Çünkü bankalardan alınan borçlar atıl para depolarından karşılanmazsa, başkalarına verilen kredilerde kesintiye neden olur. Oysa devletler, merkez bankalarına borçlanırsa gelecek yıllarda finansman yükü yaratacak olan borç yükü altına da girmiş olmazlar. ABD, Avrupa, Japonya ve pek çok ülke ekonomik durgunluğu gidermek için merkez bankası kaynaklarını kullandılar. Merkez bankalarına büyük tutarlarda borçlandılar.

Türkiye’ye gelince... Türkiye, yaşanan dünya ekonomik krizinde ihraç pazarlarının daralması nedeniyle imalat sanayiinde istihdam kaybına uğradı. İşsizlik yüzde 16,1’e yükseldi.

Dış talebin azalması sonucunda ortaya çıkan bu olumsuzluğu gidermek için iç talebin canlandırılması şart. İşte bu nedenle kamu harcamalarının arttırılması ve vergilerin azaltılması gerekiyor. Hükümet de öyle yapıyor ve genişletici bir maliye politikası uyguluyor.

Hükümet, 2008 yılının ekim ayından itibaren yerel yönetimlere kaynak aktararak kamu harcamalarını arttırıyor. İşveren sosyal güvenlik primlerinin 5 puanını devlet ödüyor. Vergi barışı yaparak ve vergileri indirerek harcanabilir geliri arttırmaya çalışıyor. Yapılan harcama artışları ve vergi indirimlerine rağmen hükümet, Merkez Bankası’ndan borçlanmıyor. Sadece bankalar sistemine borçlanarak bütçe açığını kapatmaya çalışıyor.

Hükümetin izlediği bu temkinli borçlanmaya rağmen bazı kesimler rahatsız olduklarını belirtiyorlar. Onlar, yaşanan bu ekonomik durgunluk döneminde hem tüketimin, hem tasarrufun artmasını hem de bütçenin açık vermemesini istiyorlar.

Nitekim TÜSİAD, geçen hafta başbakan tarafından açıklanan ve 500 bin kişiye istihdam sağlamayı hedefleyen “teşvik tedbirleri”nin neden olacağı bütçe açığından tedirgin olduğunu açıkladı.

Peki, TÜSİAD olarak hem mallarınızın satılmasını istiyorsunuz, hem vergilerin indirilmesini talep ediyorsunuz, hem de kendi payınıza düşen sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından ödenmesi konusunda ısrarcı davranıyorsunuz. Bütün bunların ardından da bütçenin açık vermemesini istiyorsunuz. Lütfen söyler misiniz, bu nasıl olacak? Siz de pekâlâ biliyorsunuz ki, böyle bir denklemi ancak “Erke Dönergeci” mümkün kılabilir.

Biliyorsunuz, Erke adında bir firma, “Bilimsel Düşüncenin Gücü” sloganıyla basında büyük bir reklam kampanyası yapmıştı. “Erke Dönergeci” adıyla enerji tüketmeden, bedava elektrik üreten bir teknoloji bulduğunu iddia etmişti. Bazı emekli paşaların da katıldığı toplantıda bu buluşla ilgili sorular ‘gizlilik’ gerekçesiyle yanıtsız bırakılmıştı.

Anlaşılan TÜSİAD da ekonomide böyle bir buluşun peşinde. Hem tüketim artacak, hem tasarruflar artacak, hem ekonomik durgunluktan çıkılacak hem de bütçe açık vermeyecek. Eğer Erke Dönergeci enerji tüketmeden enerji üretilebiliyorsa, ekonomide de kamu harcamaları arttırılarak ve vergiler indirilerek denk bütçe sağlanabilir. Hatta TÜSİAD endişelenmesin diye konvansiyonel bütçe fazlası bile verilebilir. Neden olmasın? TÜSİAD da sivil paşalardan bir takım oluşturup makro ekonomi yönetimi için bulduğu Erke Dönergeci’ni kamuoyuna anlatmalı.

Süleyman Yaşar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder