20 Temmuz 2009 Pazartesi

İBRAHİM ÖZTÜRK

Bütçe açığını kapatmak...

Merkezî yönetim bütçesi yılın ilk yarısında 23,2 milyar TL açık verdi. Bütçe gelirleri hiç artmazken, bunun içindeki en büyük alt kalem olan vergi gelirleri yüzde 5'e yakın geriledi. Harcamalar ise yaklaşık yüzde 25 arttı.
Yıl sonu için revize bütçe açığı hedefi yuvarlak hesap 50 milyar TL. Hükümet hiç olmazsa bu hedefi tutturmak için yılın başından beri açtığı kesenin ağzını büzmeye başladı. Gayet doğal. Bu sütunda kaç defa uyardık, "Her kalkan beni de kurtar diye feryat ediyor ancak bir de bunun telafi edileceği günler gelecek, bunu da unutmayın." diye. İşte o günler geldi. Peki, bütçe açığı nasıl kapatılır, en isabetli ve adil yöntem acaba nedir?

Üç yöntemden bahsedilebilir. Para basmak, borçlanmak ve cari dönemde verilen bütçe açığını hemen ardından kalıcı hale getirmeden kapatmak. Türkiye tarihsel olarak ilk ikisini gözü kapalı olarak çokça denemiştir. Sonucu ise kronik enflasyon ve borç dağları olarak tam 10 senemizi yok etti.

Unutmayın, hem bütçe açığı vermek, hem de bunu kapatmak için tercih edilen araçlar gelir dağılımını etkiler. Bu, toplumsal adalet açısından son derece önemli sonuçlar doğurur. Halk, kimin parasıyla kimin kurtarıldığına, günün sonunda açıkların yükünün kime nasıl dağıtıldığına bakar.

Kısaca ilk iki yönteme değinmek gerekirse, para basıp açık kapatmanın veya borç ödemenin sonu enflasyondur. Bilhassa ekonomik durgunluk ortamında bu daha da cazip gözükür. Açığı kapatırken öte yandan da likidite artar, faizler düşer ve ekonomi canlanır. Aslında şimdiki kriz ortamında zaten bu türden genişleyici para politikası dünyada ve Türkiye'de uygulanıyor. Ne var ki, ekonomiyi canlandırmak için yapılan bu uygulama ile para basarak açıkları kapatmak ve borçları ödemek karıştırılmamalı.

Türkiye'de bütçe açıkları, bunun kapatılması yöntemleri ve sonuçları konusunda çokça çalışma var. Para basarsan enflasyona sebep olur, 30 sene yüzde 60 bandında bir enflasyon ile bütün göstergeleri karartırsın.

Öte yandan borçlanırsan bütçe açığının yükünü sürekli gelecek nesillere aktarırsın. Fon piyasasının derinliğine göre faiz oranları artar, özel sektör yatırımları dışlanırken, artan faizler sanal refah etkisi üzerinden tüketimi körükler. Böylece reel büyüme oranı borçlanma oranının gerisine düştükçe borç dağları artar.

Burada yüksek faizin tasarrufu artırdığı şeklinde kısa vadede bir şaşılık oluşur. Halk da bu zokayı yutabilir. Şöyle ki; bir avuç zengin kişi ve kurum, mantar gibi türeyen bankalar üzerinden devlet tahvilleri alıp 'faaliyet dışı kazanç' olarak faiz gelirini cebine indirir. Hatta bu suretle likit yatırımlarını enflasyondan korur, reel faiz arttıkça da net kâr elde eder.

Ancak gerçek şudur ki, bir gün bu borçları o ülke vatandaşlarının tümü öder ve bunun yolu da vergilerden geçer. Nimeti peşinen az kişiye, bedeli bütün topluma dağılır ve gelir dağılımı böylece bozulur.

Şu zincire bakın: Yıllar evvel bütçe açığı kimin için yapılmıştı? Bunu fonlayarak para kazananlar kimler? Yıllar sonra defter-i kebiri sıfırlamak yükü kime düşüyor? Lafı ağzımızda ezmeyelim, bugünkü neslin aymazlığı sebebiyle borç ertelemek bir kul hakkıdır, devlet hırsızlığıdır, ahlaksızlıktır.

Faiz ve tasarrufa dönmek gerekirse, ulusal tasarrufları artıracak olan kesinlikle yüksek faizler değildir. Makro ekonomik dengelerin korunup gözetildiği bir ortamda, özel kesim yatırımlarının yüksek düzeyde ve uzun yıllar devam ettirilmesi tasarrufun gerçek adresidir.

Konuyla ilgili olarak Türkiye'nin son 40 senesinden öğrendiğimiz en temel iki ders var: Çok istisnai bir konjonktür hariç, bütçe açığı para basmak suretiyle kapatılmamalı. İki, yapısal hale gelen bütçe açıklarının reel büyümeden kopuk bir süreçte borçlanma ile devam ettirilmesi imkânsızdır.

O halde geriye üçüncü ve hükümetin şimdi yaptığı yöntem kalıyor: Dünkü açığı, bugün gerekli bedeli ödeterek kapatmak. Burada bu yöntemin ne kadar adil ve ahlakî olduğunu irdelemek gerekiyor. Acaba son zamlar ve eli kulağında olan yeni vergileri nasıl değerlendirelim? (Devam edeceğim) Hele hele reel büyüme oranı borçlanma oranının gerisine düştükçe borç dağları artar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder