22 Temmuz 2009 Çarşamba

NEDİM ODABAŞ

Mizah kültürümüz

Matbaaların web ofset ile tanışmadığı dönemlerde dönemin ünlü bir yazarı bir sonraki günün makalesinin başlığını koymuş. "Ben bu memleketin öksüzüyüm" O gece bu yazıyı dizen mürettip, öksüzüyüm kelimesindeki S harfini unutmuş ve ertesi gün yazı "Ben bu memleketin öküzüyüm" diye çıkmış. Tabi, yazarımız epey bir madara olmuş...

Bir sonraki gün, okuyucularından, "Bu bir mürettip hatasıdır" diye özür dilemiş. Kendisiyle polemik içinde olduğu ünlü başka bir yazar ise bu yazıya istinaden, "Bu olsa olsa bir mürettip sevabıdır" diyerek vatandaşın madara olmasını katmerlemiş.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek ile dönemin yazarları arasındaki polemikleri bir edebiyat şaheseri olarak hala okumaktayız. Bugün nerde böyle polemikler...

Ne polemik kültürümüz var, ne mizah kültürümüz. Gazeteleri açıyorsunuz, yazarlar arasındaki seviyesiz, ölçüsüz atışmalar, "Tencere dibin kara, seninki benden kara" türündeki restleşmeler ve daha neler neler.

Bir ülkenin edebiyatı, bir ülkenin mizahı o ülkenin görünen yüzüdür, aynasıdır. Bir ülkenin önünde yürüyen gazetecilerinin kullandığı üslup, birbirlerine karşı yaptıkları restleşmeler o ülkenin edebi ve edep seviyesini gösteren en önemli göstergedir.

Öte yandan bir ülkenin televizyonlarındaki mizah programları, o ülkenin demokrasisinin, özgürlüğünün, edebiyat kalitesinin zirve noktasını gösterir.

Önceki günlerde yaz döneminin başlangıç günlerinde bir televizyon kanalının ekranlarında Harbi TV diye bir programa denk geldim. Aman Allahım o neydi öyle...

Mizah bu kadar mı seviyesiz olur, insanı güldürmek adına yapılan şaklabanlıklar bu kadar mı düşük kalitede olur....

Mizah ile yarışmayı birleştiren programlar var...

İzliyor musunuz bilmiyorum. Ver Coşkuyu adında bir program. Bilumum hayvanatın ve haşeratın insanların üzerine boşaltıldığı ve bundan komedi ve yarışma çıkarıldığı program.

Nerede o Levent Kırca ve ekibinin bir dönem yaptığı Olacak O kadar Televizyonu ve orada kullanılan üslup. Hani, Olacak O Kadar ekibinin başörtülülerle ilgili bir esprisi vardı. Unutmak mümkün mü?

Mizah bir ülkenin edebiyat zirvesidir. Bizim üretebileceğimiz mizah bu kadar mı? Bizim üretebileceğimiz mizah, komedi Recep İvedik'le mi sınırlı?

Bizim üretebileceğimiz mizah, bu kadar mı sığ? Bizim üretebileceğimiz mizah bu kadar mı düzeysiz?

Aslında yaşadığımız bu kısırlık, 1980 sonrasında üretilmeye çalışılan toplumsal bir projenin yansımasıdır.

Düşünmeyen, konuşmayan, fikir üretmeyen, analiz etmeyen bir toplumsal yapı oluşturmanın verileridir. Verilen her şeyi alan kabul eden, televizyonlarda yayınlanan tuzu kuru ailelerin tuzu kuru tiplerin iffeti değil şehveti başrole koyan, ahlaksızlığı içselleştiren, nerde akşam orda sabah yaşam tarzını dayatan anlayışı olduğu gibi kabul eden bir insan prototipi oluşturma projesidir bu.

"Koyun gibisin kardeşim, sallayıverince celep sopasını katılıverirsin sürüye" diyen şairin dizesindeki gibi....

Her şeyi bitirilmiş bir toplum.... Okumayan, konuşmayan, sadece izleyen ve izledikleriyle hayatı yorumlamaya çalışan bir toplum.

Bu toplumdan kime hayır gelir....

İbret alabilene....

Anlayabilene!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder