15 Nisan 2009 Çarşamba

Bahçeli, Ergenekon ve ötesi

Türkiye’de darbe yapmak isteyen çetenin hedefi Tayyip Erdoğan ise de önünde engel gördüğü tek siyasinin Devlet Bahçeli olduğunu ister ‘sağ’da ister ‘sol’da olsun herhalde herkes fark etmeye başladı... Açık söyleyeyim; şayet Bahçeli genel başkan olduktan sonra, geçmişin karanlık tablosunda MHP’ye musallat olan elleri tasfiye etmemiş; partinin tavır ve üslubunu değiştirip yüzü demokrasiye dönük bir siyasi yapı inşaya yönelmemiş olsa, şüpheniz olmasın ki bugün farklı nitelikte ve boyutta gelişmeleri konuşuyor olurduk...
‘MHP’ye musallat olan eller’ dedim... Türkiye’yi 12 Eylül öncesinin girdabına iten, sosyalist düşünceye inanmış kadroları nasıl iğfal ettiyse, MHP kadrolarından ve Ülkücü gençlik gövdesinden kopardıklarının vatanseverlik duygularını kullanan, oların yetmediği yerde sızdırdığı ajanlar üzerinden bir dizi provokasyon sergileyen yerli/yabancı ellerden söz ediyorum...
Bahçeli’nin bu bağı koparmış olması nedeniyledir ki Türkiye’yi kurcalayan elin tali uzantılarından biri Susurluk kazasının üzerinden yıllar geçtikten sonra bugün kısmen deşifre olmaya başladı. Keza kimi sol örgütlerin hâlâ istihbarat birimleri tarafından yönetilmeye devam ettiği de.
MHP geçmişte benimsediği devletperest siyaseti ve üslubu sürdürseydi, örneğin DTP’nin asayiş kuvvetlerinin kontrol edemediği, kanlı sahnelerle dolu kışkırtıcı sokak gösterilerinin ne boyutta olaylara dönüşerek ülke çapında tırmanacağını düşünmek bile yeterince
ürküntü vermeye yetmez mi?
MHP liderine yönelik eleştirilerin odağında işte bu kritik denge eşiğinin bulunması manidardır. Bahçeli MHP gençliğini sokağa dökmediği için eleştiriliyor, Ülkücüleri iğdiş etmekle suçlanıyordu. İtidal demesi korkaklığının, müdahaleyi devletin güvenlik güçlerine bırakın demesi pısırıklığının, raydan çıkmış dernekleri kapatması eyyamcılığının işareti olarak gösteriliyordu. Ama tutmadı evdeki hesap. MHP zaptiye değil parti olma iradesini muhafaza etti. Daha ötesi tarihinde rastlanmayan şekilde sorunlara çözüm üretme ve önerilerini laf olmaktan çıkarıp projeye dönüştürme noktasına geldi. Nitekim cumhurbaşkanlığı krizi ‘malum eller’in olanca kışkırtmasına karşın MHP’nin demokrasiye ve milli iradeye bağlılığı sayesinde aşıldı.
Sıkıntı 29 Mart’ta alınan sonuca rağmen geçmiş değil. MHP lideri hâlâ eleştiri oklarının hedefi. Meydanlara çıkmaktan, gazete ve televizyonlara röportaj vermekten kaçınmasının çağdaş lider sayılmasına mani hal olduğuyla başlayıp uçağa binmekten korkmasına kadar uzanan bir dizi yakışıksız laf üretiliyor hakkında. Bunları kim söylüyor derseniz, geçmişte arsızlığı neredeyse bakanlığın alt katına inşaat malzemeleri dükkânı açacak raddeye varmış birileri! (bkz. Koray Aydın -AK-)
Eskiyen ve artık fazlasıyla deşifre olan ağabeyiyle seviye farkı dolayısıyla vitrine koyduğu söz bu düzeyde olan tezgâhtarın dilinin döndüğü kelimeler ne olursa olsun Bahçeli’den şikâyetin sebebi bu değil elbette. Türkiye’nin yangın yerine dönmesinin önündeki engel
MHP lideri. Ve hâlâ ‘ Mani zail olursa memnu avdet eder’ düşüncesiyle birileri bir yerlerde onun şu ya da bu şekilde görevden ayrılacağı günün, ‘tak fişi bitir işi’ usulüyle sonuç alınan günlerin hayalini kuruyor olabilir pekâlâ.
Bahçeli korktuğu için uçağa binmedi, amenna. Muhsin Yazıcıoğlu korkmadı da
ne oldu, diye sormak da mı gelmez mi akla bunu söylerken?
Başladık sürdürelim komployu; madem şu an için Ülkü Ocakları’nı devreye alamıyoruz, Yazıcıoğlu’nu safdışı edip Alperen Ocakları’na el atarak acil ihtiyacı giderelim diye düşünmüş olamaz mı bizim Big brother? Ne dersiniz?

Avni Özgürel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder