14 Nisan 2009 Salı

Bir yanlışlık var

Hayrola, yeniden darbe-öncesi provokasyonlar dönemine geri mi dönüyoruz? Sağda-solda çıkan yazı ve değerlendirmelere bakarsanız, öyle... Önce, polislere ders veren iki akademisyen “Aman, dikkat” uyarısında bulunan yazılarla okur karşısına çıktılar; sonra Fethullah Gülen'in görüşlerine yer veren bir internet sitesi Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatı sonrasında Alperenler'in taşkınlık yapmadan yürümelerine müsaade edilmesini talep eden bir yazıya yer verdi. Can Dündar bu ikisini birleştirip kendisi bir 'uyarı' yazısı yazdı.

İsterseniz önce Can Dündar'ın Milliyet'teki yazısının hüküm bölümüne göz atalım:

“Mesaj kimeydi? 'Tasfiye sürecindekilerin son çırpınışları' mı? / Taraf yazarlarının dediği gibi, 'yeni bir darbe ortamı hazırlığı' mı? / Göreceğiz. Burada beni asıl kuşkulandıran, Gülen'in (Taraf yazarlarının aksine) Alperenler'i kollayan tavrı oldu. / Hatırlayacaksınız aynı Gülen, geçen haftaki mülakatında da 'bazı şer odakları'nın yeni tezgâhlar peşinde oldukları uyarısını yapmış, 'Amaçları, müdahaleye zemin hazırlamak' demişti. / Gülen'e göre, bazı kesimler, kitap okuyan hakiki Müslümanları ('Fethullahçılar?') ellerine silâh verip terörist gibi göstererek, 'kitapların sahibi zat'ın ('Fethullah Gülen?') posterlerini evlerine asarak iki yerde eylem yaptırabilir ve irtica yaygarası koparabilirlerdi. / Ne zaman veriyordu Gülen bu mesajı?.. / Tam da Obama Ankara'da 'ılımlı İslâm' projesini çöpe attığını açıklarken... / Bush patentli bir misyonun üzerindeki Amerikan zırhı kalkarken... / Tuhaf bir şeyler oluyor. / Belki son bir hesaplaşma, belki yeni bir tezgâh...”

Can Dündar “Uyanık olmakta yarar var” diye bitirmiş yazısını. Polis Akademisi öğretim üyeleri Önder Aytaç ile Emre Uslu'nun dikkat çeken yazısı da benzer bir 'uyarı' ile bitiyor: “Şimdi 'Taraf' olmak zamanı!.. Şimdi uyanık olmak zamanı!.. Şimdi artık yeter demek zamanı...”

Milliyet'teki yazıda Fethullah Gülen'e atfedilen görüşlere erişmek için özel bir çaba sarf ettim; Dündar, Gülen'in sohbetlerine yer verilen sitede 30 Mart tarihinde şu satırların yer aldığını yazıyor: “O insanı sevenler, böyle yaralı oldukları bir dönemde ağızlarını, dillerini kontrol altına almakta zorlanabilirler. Ancak nihayetinde bu, sözün bittiği yerdir, demek lazım. Sokaktaki insanlar kaba kuvvetle telkin edilmemeli. Umumun malına zarar vermeden, taşkınlık çıkarmadan yürüyor, bağırıyorlarsa, örneğin, 'Alperenler, başbuğlar ölmez' diye haykırıp boşalıyorlarsa onların hakkıdır; buna müsaade edilmelidir.”

O siteye ben de girdim ve farklı bir değiniye ulaştım. Şöyle diyor Fethullah Gülen: “Alperenler arasından yüreğindeki yangını sokakta bağırmak suretiyle söndürmek isteyenler de çıkabilir; bunu da anlayışla karşılamak ve acıya ortak olmak lazımdır.”

Herhalde dikkat etmişsinizdir; iki metin arasında bayağı önemli farklar var.

Bu konuya sellemehüsselâm girişimin sebebini de yazayım da o farkların neden önemli olduğunu daha iyi anlayalım: Bir dostum, hani BBP lideri Muhsin Yazdıcıoğlu'nun uğradığı helikopter kazasına daha ilk günden “Suikast olabilir mi?” diye yaklaşan dostum, neredeyse ilk günden bu kuşkusunu Alperenler örgütünün sahipsiz kalması tehlikesine bağlıyor. Dediği şu: “Yazıcıoğlu'nun vefatı örgüt için büyük bir kayıp. Birileri onlar üzerinden bazı hesaplarını gerçekleştirmek istiyor olabilir...”

Fethullah Gülen'in de benzer bir duyguyla yüklü olduğuna inanıyorum. Aslında Alperenler'e “Dikkatli olun” demek istiyor, ama bunu sanki dolaylı yoldan anlatıyor: “Yüreğinizdeki yangını bağırarak söndürmek isteyebilirsiniz, bunda bir mahzur yok; ancak daha ötesine lütfen sapmayın.”

Alperenler heyecanlı gençler... Muhsin Yazıcıoğlu örgütün isminin yanlış eylemlerle birlikte anılması konusunda ne kadar hassastı, hatırlayalım. Kendisiyle fotoğraf çektirmiş bir grup arasında Hrant Dink suikastında ismi geçen bir gencin bulunması kendisini çok rahatsız etmişti. Derhal o tür insanlarla kendisi arasına mesafe koydu. Yanlış eylemlerle örgütü ilintilendirmek isteyenlere tepki verdi.

Şimdi yeniden en başta sorduğum “Hayrola, yeniden darbe-öncesi provokasyonlar dönemine geri mi dönüyoruz?” sorusuna dönelim. Böyle bir ihtimal var mı gerçekten?

“Var” diyenler kusura bakmasınlar, çünkü görüşlerine itirazım var. Alperenler herhalde kendilerini kullandırtmaz. Türkiye'nin eskiden yaşanan türden 'kışkırtıcı eylemlere' bugün fazla açık olmadığı kanaatindeyim. Birileri bir yerlerde ülkeyi karıştıracak eylemler planlıyor olabilir, ancak hayata geçirmede eskisi kadar şansları olacak mı? Hiç sanmıyorum.

Her şeyden önce içte ve dışta destek bulamayacaklarına eminim. İçte etkili odaklardan, dışta güçlü ülkelerden destek alınmaksızın girişilecek her türlü provokasyonun bunu planlayanların elinde patlaması mukadder görünüyor bana.

Tabii bizler her daim 'uyanık' davranırsak.

Taha Kıvanç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder