13 Nisan 2009 Pazartesi

Soygun nasıl yapılıyor

Merkez Bankası geçen cuma günü 2009 yılının ilk iki ayını gösteren ödemeler dengesi gelişmelerini yayınladı. Yılın ilk ayında cari işlemler hesabı 597 milyon dolar fazla verdi. Geçen yılın aynı döneminde cari açık 8 milyar dolar tutarındaydı.

Cari açığın fazlaya dönüşmesinde ithal edilen petrol ve diğer enerji ürünlerinin fiyatlarındaki gerilemenin önemli rolü var. Ama cari açığın fazlaya dönüşmesinin asıl nedeni olarak Türkiye’nin artık ürettiğinden daha az tükettiğini ileri sürebiliriz. Ürettiğinden daha az tüketmek iyi bir şey midir? Evet, ayağınızı yorganınıza göre uzatıyorsunuz anlamına gelir. Kredi imkânlarınız olsa bile size bağımsızlık sağlar.

Cari açık, Türkiye’de bazılarının söylediği gibi büyümeyi destekleyen bir unsur da değildi. Türkiye, ulusal gelirinin neredeyse yüzde sekizine yakın oranında cari açık vermesine rağmen 2003-2007 yılları arasında ortalama yüzde 6,2 oranında büyüdü. Ve yüksek cari açık işsizliğe de çare olmadı. İşsizlik oranı yüzde 9,2’nin altına gerileyemedi. Buna karşın Çin, Malezya, Singapur cari fazla vererek aynı dönemde yüzde 7’nin üzerinde ortalama büyüme hızına ulaştılar. İşte bu nedenle cari fazla vererek de yüksek büyüme hızına ulaşmanın mümkün olduğunu gösterdiler.

Cari açığın fazlaya dönüşmesi Türkiye’nin dış şoklara karşı kırılganlığını azalttı. Türkiye harcamalarını artık dış borç yaparak karşılamıyor. Cari fazla vermenin de sakıncaları var tabii... Kaynaklarınızı etkin kullanamamak gibi bir sorun çıkarıyor ortaya. Ama yaşanan küresel krizde cari fazla vermek ekonomiyi dış şoklara karşı korunaklı hale getiriyor.

Türkiye’yi dış şoklara karşı kırılganlıktan kurtaran ikinci etken ise Türk parasının değer kaybı. Türk parasının değer kaybetmesi ihracata rekabet gücü kazandırdığı için önemli bir teşvik unsuru. Türk parası değer kaybetmesine rağmen hâlâ yüksek değerli. Liranın bir miktar daha değer kaybetmesinde Türkiye’nin küresel piyasalarda rekabet gücü kazanması için fayda var.

Türkiye ekonomisine güven veren üçüncü etken ise bankacılık kesiminin sermayesinin yeterli olması. Yaşanan dünya ekonomik krizinde Türkiye’de bankaların iflas etmemesi kamu maliyesine büyük bir güç sağladı. Aksi takdirde batan bankaları devlet kurtaracak ve çok yüksek düzeyli kamu finansman açıkları oluşacaktı.

Anlayacağınız cari açığı olmayan, döviz kuru ihracatı destekleyen ve bankaları sağlam olan Türkiye geçmişe göre daha iyi durumda.

Türkiye ekonomisinin notu uluslararası ekonomik derecelendirme kriterleri dikkate alındığında şimdi hemen yükseltilmeli. Uluslararası derecelendirme kuruluşları niçin Türkiye’nin notunu yükseltmiyorlar? Niye hâlâ ekonomileri iflas etmiş Doğu Avrupa ülkeleriyle aynı kategoriye koyup Türkiye’yi belirsiz ve spekülatif notunda tutuyorlar? Derecelendirme kuruluşları bu soruların cevabını vermeli. Türkiye’de bu soruları derecelendirme kuruluşlarına sormalı ve sessiz kalmamalı. Çünkü düşük not bize olması gerekenden çok daha fazla faiz ödetiyor. Bu soyguna göz yummamalıyız.

Süleyman Yaşar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder