12 Nisan 2009 Pazar

Ermenistan kapısı açılmalı mı?

ABD Başkanı Barack Obama'nın ziyaretinin ardından günlerdir Türkiye- Ermenistan sınırının açılıp açılmayacağı tartışılıyor.

Genel kanaat, "Karabağ sorununda ilerleme sağlanırsa, sınır açılsın" şeklinde.

Birçok kimseyse, "ABD'nin soykırımı tanırım tehdidi nedeniyle Türkiye sınırları açacak, sonuçta 'düşman Ermenistan'ı kazanamadığı gibi 'kardeş Azerbaycan'ı da kaybedecek" endişesi taşıyor.

Peki, hangisi doğru?

Birinci olarak, sınırı kapatma kararı, 1992-94 arasında Ermenilerin Karabağ Özerk Bölgesi'nin dört katı büyüklüğündeki 6 Azeri bölgesini işgal etmesi üzerine alındı.

Gerekçelerimiz arasında "soykırımı iddiasında bulunulmasın" ya da "Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanınsın" gibi hususlar yoktu.

Katliamlarda 17 bin insan öldü.

800 bin Azeri de göçmen konumuna düştü.

Ermenistan ile sınırı olmayan Karabağ işgal yoluyla birleştirildi.

1994'te ateşkes ilan edildi ama 3 bin kadar Azeri de bu tarihten sonra "düşman ateşi" ile öldürüldü.

13 yıldır işgal sürüyor. 800 bin Azeri de, bir kısmı tren vagonlarında, mülteci olarak yaşıyor.

Kısaca, Ermenistan ile sınırı kapatmamıza neden olan gerekçeler bütün ihtişamıyla yerinde duruyor.

İkinci olarak, "ambargo" uygulaması Türkiye'ye has değil.

ABD bugüne kadar 50'den fazla ülkeye uyguladı.

Küba'ya ambargo 40 yıl sürdü.

Hemen yanı başımızdaki Irak'a, 10 yılı aşkın süre uluslararası ambargo uygulandı.

Gıda girişi bile sınırlıydı. En az 500 bin kadın, yaşlı ve çocuk Iraklı gıda ve ilaç yetersizliği nedeniyle hayata veda etti.

ABD son olarak Sudan'a uluslararası ambargo peşinde...

Oysa Ermenistan'a ambargo yok.

Gürcistan ve İran ile sınır kapıları açık.

Türk hava sahası bile açık.

Türkiye ve Azerbaycan'ın sınır kapısını kapatması ise, sadece ticari maliyetlerini artırıyor.

O halde, Türkiye'ye kapılar açılsın baskısı neden?

Neden hiç kimse Ermenilere "Yaptığınız zulme son verin. BM kararı var.

Azerbaycan topraklarından çekilin" demiyor?

Ermeniler, yurt dışındaki diasporadan faydalanıyor.

Kendilerini "1915'te soykırıma uğramış mağdurlar" olarak gösterip, fiilen yaptıkları ve halen sürdürmekte oldukları katliamları örtüyorlar.

Lobi güçlerini, Türk düşmanlığında birleştiriyorlar.

Böylece ortaya bugünkü çarpık tablo çıkıyor.

"Sizin Azeri kardeşlerinizi öldüren, onları evinden süren, topraklarını işgal eden Ermenilere gönül koyma, sınırı kapatma, diplomatik ilişki kurmama hakkınız yok" deniyor.

Türkiye gelinen aşamada, krizin çözümüne katkıyı amaçlayan pozitif açılımlarda bulunmaya devam etmeli.

Ancak, somut ilerlemeler kaydedilmeden sınır kapısını asla açmamalı...

***

Azerbaycan bilmeli ki...

Başbakan Erdoğan'ın, bütün bu baskılara rağmen "Karabağ'da ilerleme sağlanmazsa, sınır kapısı açılmaz" sözleri Türkiye'nin ilkeli diplomasisinin devamı adına sevindirici.

Türk Dışişleri yetkililerinin gelişmelerden basın ve kamuoyunu yeterince bilgilendirmemeleri ise ciddi bir eksiklik.

Önemli bir hatırlatma da Azerbaycan'a...

Türk dış politikası üzerinde "tahakküm kurmak" gibi anlaşılacak baskılardan kaçının.

Azeri ve Ermeni yetkililer, Türkiye'ye öncesi ve sonrasında herhangi bir bilgilendirme yapmadan İsviçre'de bir araya gelip gizli görüşmeler yapabiliyor.

Türkiye de Ermenistan ile her türlü diplomatik temas kurabilir.

Önemli olan yapılacak açılımların Azerbaycan ve Türkiye'nin ortak çıkarlarına zarar vermemesi...

Azerbaycan bilmeli ki, Türkiye ile ilişkileri germek daha çok kendilerine zarar verir.

Türkiye de bilmeli ki, Ermenistan'ı Azerbaycan'a tercih etmek telafisi zor büyük bir hata olur.

Son olarak, Ermenistan ile sınırları kapatmanın hesapta olmayan bazı stratejik kazanımları mevcuttur.

(Bu stratejik kazanımların neler olduğunu ayrı bir yazıda incelemek dileğiyle...)

Şayet barış amaçlı somut adımlar atılmazsa, sınırlar açmamak bu kazanımların sürmesini de sağlayacaktır.

Erhan Başyurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder