19 Haziran 2009 Cuma

ENGİN ARDIÇ

Kravat takmayan Anıtkabir'e giremesin

Kıyı boyunca sıralanmış şirin kasabalarıyla ünlü bir yöremizden kopup gelmiş bir şarkıcı (bunların şirin olmayanı hiç mi yoktur yahu?), Anıtkabir'e kimlerin girebileceğini, kimlerin giremeyeceğini belirtmiş: "Çorabı kokan girmesin" demiş, "çünkü dezenfekte etmek gerekecek"...
"Çok doğru söylemiş" diyecek çok kişinin çıkacağını adımız gibi bilmesek, "yörenin renklerine uygundur" deyip geçerdik.
Ama konu ciddi. Fıkralarla açıklanamayacak kadar ciddi. Bu konuda hükümetin, genelkurmayın, askeri ve sivil savcıların, ayrıca değerli köşe yazarlarımızın görüşlerini bekliyoruz.
Bir kere, şarkıcı, Ankara'ya yolu düşen bazı kişileri "oraya kadar gidip de Anıtkabir'e hiç uğramamakla" suçluyor. Bizi uyarıyor, ki sonra uyarmadı demeyelim.
Olur mu? Langa'nın hıyarı, Yedikule'nin marulu, Arnavutköy'ün çileği, Kanlıca'nın yoğurdu, Beykoz'un paçası, Amasya'nın elması, Malatya'nın kayısısı... Ankara'nın nesi meşhur? Yalnızca havası ve tavası mı? Denizi meşhur değil ya bu şirin beldemizin... Politikacısı ve gazetecisi meşhur... Başka?
Ankara'ya gidince (bakanlıklarda iş takibine tabii), Anıtkabir'e de mutlaka gidilecektir. Bu konuda gerekli kanun ve yönetmeliklerin bir an önce çıkarılmasını istiyoruz. "Anıtkabir giriş bileti" gösteremeyenlerin Esenboğa'dan, gardan ve garajlardan çıkış yapmalarına izin verilmemelidir.
Ankaralılar "zaten" orada oturduklarından, ayrıca Anıtkabir'e hiç uğramadan da yıllarca yaşayabilirler. Onlar "muaf" tutulacaklardır.
Bilet dedik... Anıtkabir'e uygun bir ücret mukabili (gelir vergisinden düşülmek kaydıyla) bilet de kesilebilir ve bu fonda toplanacak para, cumhuriyet mitingleri finansmanında kullanılmak üzere Atatürkçü Düşünce Derneği'ne teslim edilebilir... Böylece devrin cumhurbaşkanından para istemelerine de gerek kalmayacak, kıllık edenlerin sesleri kesilecektir.
İkincisi... Anıtkabir'e nasıl başörtülü girilemezse, kirli, lekeli, yağlı iş tulumuyla ve sıradan, gündelik giysilerle de girilemez. (Cüppe, potur, mes lastik zaten asılma nedenidir!)
Takım elbise şart değilse de, ceket ve kravat zorunluluğu getirilmelidir. Koyu renk, tercih nedenidir. Sakal tıraşı ve kısa saç da önemli bir farklılıktır. Bunlara sıra beklemeden girmek gibi birtakım ayrıcalıklar sağlanabilir. Bıyık, ince olmak kaydıyla (memur bıyığı) serbesttir.
Bu memlekette bir zamanlar kravat takmadan Ulus'tan Sıhhiye'ye geçmek, Tünel'den Beyoğlu'na çıkmak bile yasaktı. Dirlik düzenlik vardı. Karşıdevrimciler iktidara gelince ortalıkta kravatsız gezen serseri sayısı çoğaldı. Memleket elden gitti. Memleket yeniden ele geçirilmeli, pardon, ele gelmelidir.
Nasıl Köy Enstitüleri yeniden açılıp "eğitim şart" ilkesi yeniden yürürlüğe konmak zorundaysa, burada da giyim kuşam, devrimlere uygun olmalıdır.
Fakat kadınlara kravat taktırmak hiç de hoş olmayan birtakım "cinsel sapma çağrışımları" yaratabileceğinden, onlarda oturak şapka, tango etek, fırfırlı bluz, kürklü yaka, bilekten bantlı iskarpin gibi otuzlu yılların modasına uygun giysiler yeterli sayılabilir... Burada da saçlara maşa çekilmesi ve ince kaş, tercih nedeni olacaktır.
Anıtkabir içinde ve "müştemilatında" göbeğini kaşıyan da hapis cezasıyla kendine getirilsin.
Atatürk, bu ülkeyi size Anıtkabir'e gitmeyesiniz diye mi emanet etti?
Gerçi, "beni görmek mutlaka yüzümü görmek değildir, benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir" demişti ama Atatürk'ün bu ilkesini çiğneyebiliriz arkadaşlar! Fakat 1953 yılından, yani Anıtkabir inşaatı bitirilip hac ziyaretine açılmadan önce yaşayanları "cahiliyye devri" insanları sayalım, onlara günah yazmayalım.

1 yorum:

  1. Türkiye'de yıkılabilecek tabular vardır, asla yıkılamayacak tabular vardır.
    Bunlardan yıkılabilecek olanların çoğunu zaten bendeniz yıktım.
    Başka arkadaşlar da bir ucundan tutup başka tabuları sarstılar. 2009/06/15

    http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2009/06/15/ahkm_sidku_selametten_munhariftir

    Yazarların hepsi böyle düşünebilir; bu psikolojik bir durumdur, çünkü amaç zaten halkı etkilemektir, böyle düşünmesi psikolojik

    açıdan normaldir ve Engin Ardıç ın tutulduğu hastalıkta ben farklıyım, arkamda solcular beni kovalıyor her işimize karışıyorlar gıcık

    oluyorum sendromu.


    Engin ardıç tabuları yıkmış, gevezelikle, küfürle, soytarılıkla tabu yıktın ha? Yüzlerce kitap, hatta binlerce.. ve yazar.. yıkamadı

    ama sen yıktın, sen kimsin ki? Küfreder gezersin, nedediğini zaten halk anlamazken sen nasıl tabu yıkacaksın ki? Birkaç yabancı

    kelime, birkaç küfür, birkaç komiklik senin yazılarını okutuyor, iyi soytarılık yapıyorsun ama tabuları yıkamazsın kuzum.. Çünkü o

    tabuları siz sahiplenmişsiniz, anlamayacaksınız değil mi? Ben sol ideolojileri savunmam, ancak solcuları savunurum, senin gibiler

    olduğu için emin ol, doğanın dengesi için, yoksa biz yok olacağız, biz insanız; insanın özgürlüğünü, aklını, becerisini, hayata

    katacağı güzellikleri savunuruz. Sen savaşın ortasındaki çocuğuna kıravat takmayı, silahı bırakmayı, komutana sövmeyi öğretiyorsun,

    bunların yeri zamanı var. Terhis olduktan sonra tamam, ancak Türkiye daha terhis olmadı. İçimizde düşmanlar var, dışımızda düşmanlar

    var. Hani senin şu sosyalistlerinin sana ettiği kabus gibi, hani belki paranoyaklık. Mesela sen sol biti kardeşim diyorsun, var mı ki,

    hani nerde diyorsun, ee o zaman boş ver sıkma canını, paranoyaklık yapmaya ne gerek var, bak bende solcu molcu değilim geçti herşey

    kendine gel,engin engin..

    Bunlar gerçek, siz kurtla kuzuyu aynı kafese koymaya uğraşıyorsunuz,ama karşısında olduğunuz gurupta farklı kafeslerdekilere farklı

    hayvanlara aynı yemi vermeye çalışıyorlar, halbuki biz kafesleri yıkmaya çalışıyoruz. İlla ki oturulacaksa evler ve saraylarda,

    köşklerde otursun insanlar. Ancak o köşkü hak etmediğini düşünenin savaşı nedir. İnsanla savaştır.. Ben istemiyorum kardeşim sizin

    savunduğunuz gibi aynı kafeste dinazorlar,öküzler, filler, yılanlar, köpekler, tilkiler, solucanlar,asalaklar,keneler is-te-mi-yo-ruz.

    Ülkemin dengesi için doğanın dengesini öğrenmek lazım, özgürlük adı altındaki kafeslerle bu iş olmaz. Anlatabildim mi?

    Bu kadarda olmaz ki anlamıyorsunuz bu tertemiz milletimin sol - sağ yapmaya niyetlendiği falan yok, o tarafada baksan bu tarafada

    çoğunlukla temiz bir kalp görüyorsun, ideolojileri zaten insan o kalbi yaşayacağı dünya için savunur. Yok bizim sadece kavram

    eksikliğimiz var, eskimiş kavramlarla konuşup anlaşamıyoruz. -stop-

    YanıtlaSil