1 Mart 2009 Pazar

Överek öldürenler

Katillerinizle yemek yiyorsunuz. Can kulağıyla dinliyorlar sizi. Tabaklarına değil, gözlerinizin içine bakıyorlar. Dudaklarınıza da. Bir kelime havalansa kanat çırparak, göçmen kuşlar gibi takılıyorlar peşine. Sıcak ülkelere gidiyorlar soğuk nüktelerinizin peşinde.
Anlatacak bir anıya ihtiyaç duysanız, katillerinizle fotoğraf çektiriyorsunuz. Ölüm hatırası. Fakat ölüm ters yazılmamış. Yaka paça düzgün. En neşeli fotoğrafınız bu, hepinizin dişleri görünüyor. Gözlerinizde kırmızı noktalar, rötuş yapıldığında görünmeyecek. Hem ne zaman hayattan hayale bir kapı açmak isteseniz, katillerinizle film izliyorsunuz. Perdedeki katil iz bırakıyor pencereden kaçarken, oysa kahramanlarınız karda yürüyorlar tertemiz. Ve hayranlar Shakespeare'e. Hamlet'in amcasına benzetiyorlar kendilerini çünkü. Danimarka kralı Claudius'a. Benzeme yönü mü? Onlar da kulaklara zehir akıtıyorlar. Perdedeki büyüyle uyuşturup kurbanlarını üflüyorlar kelimeleri: Ne kadar zekisiniz! Ne kadar kudretli! Ve ne kadar bilgili! Kadrinizi biliyor katilleriniz. Ne yapsanız az onlara. Hediyeler alın. Seyahatlere çıkın. Para verin ya da... Fakat bunu yaparken incitmeyin onları. Kiralık katil gibi hissetmesinler kendilerini. Sizi cehenneme gönderirken yüzleri kızarmasın. İşte başardınız! Katilleriniz bıçaklarıyla yürürken üstünüze yüzünüz gülüyor. Ne kadar keskinse bıçak o kadar sevinçlisiniz! Ve hayat dolu! Kan kaybettiğinizi kim söylemiş!

- Peygamber!

- Hangi peygamber!

- Son peygamber!

- Ne söylemiş?

- Adamı boğazladın!

- Kime söylemiş bunu?

- Arkadaşını yüzüne karşı övene.

- Arkasından övebilir yani.

- Hayır övemez. Yoldan çıkaracaksa dostunu övgü.

- Nedir yoldan çıkmanın ölçüsü?

- Kibir, tembellik ve hoşnut olma nefsinden.

- Yani?

- Övgü öldürebilir kulluğu!

- Ne yapmalı o halde övülen?

- Salihlerin diliyle sığınmalı rabbine: "Allahım! Bunlar beni tanımıyorlar, beni tanıyan sensin!"

Katillerinizi tanımak ister misiniz? İşte ilki: Övülmek için övüyor seni. İkincisi: Altının için övüyor seni. Üçüncüsü: Düşmanın çoğalsın diye övüyor seni. Dördüncüsü: Kötülemek için övüyor seni. Beşincisi: Ateşe götürmek için övüyor seni. Altıncısı: Suya götürüp susuz getirmek için övüyor seni. Yedincisi: Ağzındaki peynir için övüyor seni. Sekizincisi: Başındaki taç için övüyor seni. Dokuzuncusu: Dokuz köyden kovulduğu için övüyor seni. Onuncusu: Kör olmak için övüyor seni.

- Kör olmak için mi!

- "Büyük adamların taraftarları onu övmek için kendilerini kör etmeye alışıktırlar."

- Kimin sözü bu!

- Nietzsche'nin.

- Adam çıldırmamış boşuna!

- Nasıl?

- Görerek yaşamak kolay mı!

Yaşamak kolay değil aynaya baktığınızda katilinizi görüyorsanız. Kimse sizi kendinizden iyi öldüremez. Buyurun baylar, bayanlar! İşte kelimeleriniz! İşte kendinizi tanıma fırsatı! Açalım kamusu hayat bitmeden. Övmek, "Ögmek"ten geliyor, ögmek, "Ög"den. "Ög" ise, "us", anlamına geliyor. Demek ki överek kendimizi, uslu olduğumuza işaret ediyoruz! Her kimi övüyorsak, yüceltiyoruz aklıyla. Kefil oluyoruz usuna. Bernard Shaw mazur, Türkçe bilmiyor. Oyunlarına yazdığı önsözler için akla ziyan, ironiye kâr bir cümle sarf ediyor: "Beni övecek birini neden bulayım, kendi kendimi övebilecekken!" Ezop da mazur aslında. Ne çektiyse dilinden çekmiş. İnsanları insanlara anlatmaktan korkunca, hayvanları insanlara anlatmış: Sineğin biri, araba tekerleğinin dingiline oturmuş da söyleniyormuş kendi kendine, "Amma da tozutuyorum!"

- Peki övgü ne zaman zarar vermez?

- Tozutmamak kaydıyla.

- O nasıl olacak?

- Övgüyü nefs bilgisiyle savarak! "Nefsini bilene övgü zarar vermez," diyor, Süfyan b. Uyeyne!

- Kralları öven bilgelere ne demeli o halde!

- "laudando praecipire/Överken eğiten" övgülerse bunlar Bacon'un dediği gibi, değerli olduğu söylenirken kralın, nasıl olması gerektiği anlatılmaya çalışılır aslında. Yoksa haklıdır Romalı hatip Tacitus.

- Ne diyor Tacitus?

- "Pessimum genus inimicorumlaudantium/ En kötü düşmanlar övenlerdir!"

Ayırmak kolay değil, önünüze labirentler çıkmışsa. Akla ihtiyacınız var kendi yolunuzu ayırabilmek için yumaktan. Palyaçoların tahta bacakları övgüler! Ne çıkar bu iğreti yükseklikten! Senin kendi bacakların var! Kendi aklın! Kendi deliliğin! Atın var sarıldığın boynuna! Bir daha söyle Nietzsche! Yeryüzünün bütün kralları duysun: "Seni övdükleri sürece kendi yolunda gittiğini sanma! Başkasının yolundan gidiyorsun!".

Ali Ural

1 yorum: