20 Ocak 2009 Salı

Düşük faiz ile yüksek kura yolculuk

Türkiye, içeride Ergenekon, dışarıda Filistin gündemine kilitlendi. Tüm bunların yanı sıra son 3-4 yıldır da AB süreci es geçildi.
Şimdi radikal bir karar alarak Avrupa Birliği ile müzakerelerden sorumlu devlet bakanı olarak Egemen Bağış'ı atadı. Biliyorsunuz bugüne kadar Ali Babacan hem Dışişleri Bakanlığı hem de AB ile ilişkileri götürüyordu.

Öyle anlaşılıyor ki artık unutulan AB süreci tekrar canlanacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu değişimle yetinmedi. Şimdi de 5 yıl aradan sonra Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'de temaslarda bulundu. Türkiye'deki son değişim ve gelişmeleri iyi takip etmek gerekiyor. Malum dün, ilk kez kurulacak olan nükleer santral ihalesi için son noktaya gelindi. Artık top Bakanlar Kurulu'nda.

Tüm bu gelişmeler olurken, bazı kurumların da değişime direnmemesi gerekiyor. Bakın Merkez Bankası'nın (MB) son günlerde aldığı kararlara. Düne kadar başta ihracatçı olmak üzere birçok kesim tarafından topa tutuluyordu. İşte bu banka, son zamanlarda aldığı önemli kararlarla adından söz ettirir hale geldi. Geçen hafta, herkesi şaşırtan bir adım atarak piyasaların en fazla 1 puanlık indirim beklediği bir ortamda 2 puanla her kesimi şaşırttı.

Faizler yüzde 13'e çekilirken adeta kriz ayarı yapıldı. Sürpriz bu hamle ile bütün piyasa beklentileri altüst oldu. Merkez deyince akıllara sadece faiz, döviz kuru ve enflasyon hedeflemesi gelmesin. Aslında bu kurum, günlük yaşantımızı düzenleyen birçok alanda var.

Dolaşımdaki paranın şeklinden miktarına kadar bütün planları bu kurum yapıyor. Hele hele paradan 6 sıfır atılmasından sonra YTL'ye geçiş ve şimdi de tekrar piyasaya sürülen TL'ler hep onların çalışması. İlkokul ikinci sınıfa giden oğlum Engin bile piyasaya çıkan TL'lerden çok memnun. Harika tasarımı ve arka yüzüne konulan yeni ve eski neslin pek tanımadığı meşhur kişiler, şimdiden öğrencilerin merakla araştırdığı isimler arasına girdi bile.

İşte paraların tasarımına kadar önemli projelere imza atan kurum, faiz indirimi ile yeni değişimlerin de sinyalini vermiş oldu. Bankanın faiz indirim kararının kurlar üzerinde yükselişe neden olması beklenirken tersi bir hareketle dolar düşmeye başladı. Peki bu ne anlama geliyor, bir politika değişikliği mi söz konusu?

Hemen söyleyelim, yüksek faiz düşük kur politikasında değişiklik yapıldı. Düşük faiz, yüksek kur politikasına geçildi.

Hatırlarsanız faizler, 2002 yılı öncesine kadar piyasalarca belirleniyordu. Bu tarihten itibaren kur dalgaya bırakıldı ancak faizler kontrollü götürülmeye başladı. Dalgalı kura geçişle birlikte 2002 yılından itibaren artık piyasa faizlerinin belirlenmesinde Merkez Bankası başkanı söz sahibi oldu. 2006 yılından itibaren ise Para Politikası Kurulu (PPK) üyeleri devrede.

Peki bankanın bu indirimi ne anlama geliyor? Öncelikle Hazine'nin faiz gideri azalacak. Yani devletin borç ödeme miktarında bir düşüş olacak. Diğer taraftan Merkez'in kararı, bono ve tahvil faiz seviyesinde düşüşe yol açacak. Borçlanma maliyetinin aşağı gelmesi hisse senedi piyasası için de olumlu bir karar.

Öte yandan bankalar, reel sektöre daha ucuz kredi vermeye başlayacak. Sadece reel sektör mü? Tabii ki hayır. Bankalar en iyi müşterisi olan devleti kaybedecek. Devlet İç Borçlanma Senetleri'nin (DİBS) yerine bireysel kredilere ağırlık vermek zorunda kalacaklar.

Dolayısıyla bu durum vatandaşa da yansıyacak. Bankalar, faiz indirim kararından sonra tüketicilere verdikleri bireysel kredi faizlerini aşağı yöne çekecekler.

Merkez'in aldığı bu karar, IMF ile anlaşma yapılacağının da açık bir sinyali oldu. Piyasalar buradan gelecek parayı hesap ederek özellikle dolar kurunda hissedilir bir artış yaşatmadı.

Bu değişimle Merkez, sadece reel sektörün borçlanmasını değil bütün vatandaşların hayatını kolaylaştırdı. Darısı direnç gösteren diğer kurumların başına...

Hüseyin Sümer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder