20 Ocak 2009 Salı

Ne Encümen'i ya burası cumhuriyet!

Laf şöyle:
"Encümen-i Dâniş, Osmanlı'da da vardı."
Olur paşam.
Siz Osmanlı mısınız?
Yasak bir unvan olan "Paşa"yı, sivil ve asker hep birlikte kullanmaya bayıldığınıza göre, öyle olmalısınız.
Aristokratik üstünlüklere, imtiyazlara, zümre egemenliklerine hep birlikte çok önem verdiğiniz için...
Birçoğunuz içinden çıktığı halde, ahaliyi cahil, geri ve çoğu zaman aşağı görmeye meyilli olabildiğiniz için "Saraylı" olmalısınız.
Ama bize durmadan parmağınızı sallayıp "Cumhuriyet" deyip duruyorsunuz.
En sıradan okul kitabının dahi mecburen "Halkın halk için halk tarafından" diye geveleyerek tarif ettiği bir idealin en hakiki, en kararlı, en büyük temsilcisi ve hamisi oluyorsunuz.
Bir elinizde "Sultanlık unvan ve kurumları"; bir elinizle Cumhuriyet adına istediğinizi tokatlıyorsunuz.
Cumhuriyette (ve demokraside), yani en azından bunların insanı insanlığına kavuşturma ideallerinde, böyle "üstün sınıf" raconu var mı?
Yoksa niye kesiyorsunuz?
Akademik, askeri, diplomatik, bürokratik, sermayedar kariyerleriniz, başarılarınız, hizmetleriniz olabilir. Teşekkür ederiz.
Ama ulaştığınız her mertebe, sadece, sizin sandığınız gibi zatıâlilerinizin milleti şereflendirmesi değil, milyonlarca başka çocuğun yoksulluğu, yoksunluğu pahasına, milletin ve ona ait olması gereken devletin, çoğunuzu iyi okutup yetiştirip büyütüp imkânlara, makamlara kavuşturarak şereflendirmesidir.
Edindiğiniz tecrübelerle kitap hazırlamak, siyaset yapmak, makale yazmak, sivil toplum örgütünde çalışmak, muhabbet etmek başka; kendinizi herkesin, her kurumun üstünde "devletin sahibi, milletin efendisi, ahalinin ağası" sayıp "tepeden bakarak" akıl vermek, "uyarı" yapmak başka bir şey.
"Osmanlı'nın Encümen-i Dâniş'i" tarih, edebiyat, sanat, bilim üstüne bir "İlimler Akademisi" diye tasarlanmıştı.
10 küsur yıllık ömrüne hiç olmazsa cilt cilt şunu sıkıştırdı: Tarih-i Cevdet.
Sizden de "faydalı eserler" bekler artık bu bahtı kara millet.
Hiç merak ettiniz mi: Milyonlarca insan ömür boyu sizden emir almak istiyor mu, istemiyor mu!

***
Genel İnsan Hakları

Genelkurmay geçen hafta "Ergenekon" vesilesiyle önemli bir "hukuk uyarısı" yaptı.
İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak dedi ki:
"Temel insan hakları, Anayasa'nın 38'inci maddesinde yer alan 'Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı' hükmü...
Masumiyet karinesi...
Adil yargılanma hakkı gibi...
En temel hukuk ilkelerinin ihlal edildiği görülmektedir."
Buna katılıyorum. Bizzat yargı, Emniyet ve çokça medya bu ilkeleri ihlal ediyor.
Ama ben de Tuğgeneral Gürak ve Genelkurmay'a soruyorum:
"Temel insan hakları"na ve "en temel hukuk ilkeleri"ne çok hassasiyet varsa, Silahlı Kuvvetler içinde bunlar neden "hep ihlal" ediliyor.
Askeri Şûra'nın yargısız kararları bir yana...
Her gün on binlerce "alttaki asker"in, "üst" iki dudak arasında, çoğu zaman keyfi biçimde, "adil yargılama hakkı" olmaksızın günlerce oda ve göz hapislerine mahkûm edilebilmesi, ailesinden koparılması, farklı "sindirme cezaları"na maruz kalabilmesi, işlerini yaparken maddi, manevi çok sayıda "haksızlığa" uğraması, ömürleri boyunca ikinci sınıf muameleye mahkûm olması, "temel insan hakları"nın kolayca ihlal edilebilmesi, kişiliklerinin ve haysiyetlerinin hırpalanması nedir?
Anayasa'nın bir nevi epeyce çiğnenmesi değil midir!
Artık, "Silahlı kuvvet"in başka temel hak, Anayasa maddesişeyleri kolayca çiğneyebilmesinden bahsetmiyorum bile.

***
Amerikancı!

Yukarıdaki temel ilkeler uyarınca, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün maruz kaldığı her kötü muamele de sorundur. Buna, polis otosuna bindirilirken kafasına bastırılması da dahil!
Ama "ilke", Gürüz'ün de baskıcı bir kurum olan YÖK'ün başkanı iken, farklı düşünen akademik kadroların, öğrencilerin kafasına bastırdığı her an için de geçerliydi zaten.
Bizim ikiyüzlü hikâyelerimizin özü budur.
Bir de, insan neci olmak istediğini kendi seçebilir ama herkesi bir şeycilikle suçlayabilmiş bir YÖK başkanının, "Ergenekoncu" olmadığını söyleyebilmek için "Ben Amerikancıyım" diye bağırması hazindir.
Yanlış anlamasın; önce memleket için hazindir!

***

Haraç sistemi!

Devlet para kesti, yıllar sonra geri vermeye kalktı, on binlerce insanın adı "KEY"de çıkmadı.
Şimdi yeni liste yapılmış; yine eksik muhtemelen.
Sorun şu: Hem serbest piyasada, hem de sözde kamuda, bireyler sırtına semer vurulacak, istendiği kadar yem verilecek, canının çektiği gibi oyulacak, duruma göre sopalanacak eşekler yerine konuyor.
Kredi kartından telefon ücretlerine kadar.
Mahkemeler "sabit ücret"in adaletsiz olduğuna, geri verilmesi gerektiğine hükmediyor şimdi. Peki, bu haracı kesenlere ne denecek?
Kimi mahkeme kredi kartı haraçlarını adaletsiz buluyor; peki bu haksızlık düzeliyor mu, haksızlığı yapanın bir kuru özrü bile oluyor mu!
Hükümetin adında "Adalet" yok mu!


UMUR TALU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder