18 Ocak 2009 Pazar

Gazze için sabah ezanı vakti

Bilâl'in hiç açılmayacak göz kapaklarına doğacak güneş az sonra. Taze gün ışıkları sessizce yırtacak karanlığın perdesini. Ama Bilâl perdeyi çoktan kapattı. Karanlığı yırtan ışıklar, zulmün zifirisine sabahı getiremiyor şimdilik.
Bebek Bilâl. İki aylık yüzüne kan çizmişler Bilâl'in. Barut doldurmuşlar bakmaya doymamış gözbebeklerine. Gözleri harama değmemiş Bilâl, bu sabah ezanını duyamadı, duyamayacak. Perdelerinden içeri mehtap değil, bomba şavkı yağdı. Yastığı kül oldu Bilâl'in. Yatağı buz oldu. Uykusu kan oldu. Yüzünü aynalar paylaşmadan önce, kör şarapneller parça parça alıverdi.

"Allahüekber... Allahüekber..."

Babasının kucağına uyanamayacak Zehra bu sabah. Kucağında ölüm var babasının. Omuzlarına taştan katı, ateşten yakıcı zulmün molozları yığılmış. Yetim kaldığını anlayacak yaşta değil Zehra. Evlerine oyuncak diye ateş doldurmuş üniformalı amcaları. Kravatlı amcaları "ölebilir Zehra!" diyor. "Ölmeli..." diyenleri de var. Televizyon ara veriyor savaş haberlerine. Aradan çikolata reklamı geçiyor. Zehra'nın kanının renginde paketleniyor yüz kremleri. Şampuan arıyor anneler küçük kızlarının saç tipine göre. "İnce kuru" saçları çok geliyor Zehra'ya. Mutfakta Nescafe kokmuyor. Kan akıyor musluktan. Dudakları ağlamayı bile bilmiyor Zehra'nın. Ağladığında kim duyacak ki? Bir nefeslik bile teselli sunamıyor yanık baba cesedi...

"Allahüekber... Allahüekber..."

Seccadesi köşede katlı duruyor Ahmet Yasin'in. Abdestini yeni almış. Suyla değil kanla tamamlamış guslünü. İğne başı kadar bile kuru yeri kalmamış. Tepeden tırnağa mazlum, masum. Secdeye koyacak başı kalmamış. Yüzü yok kıbleye dönecek. Uğrunda öldürüldüğü imanını şahit bırakmış cesedinin yanı başına. Cenazesini kaldıracaklar bile öldürülmüş, öldürülecek... Ateşten seccadeler seriliyor sokak aralarına. Başı eğilmiyor zalime şehitlerin. İblis soyunun hesapları bencilliğe varıyor, kibre dayanıyor. Şefkat başını uzatamıyor pencerelerden. Korku bile korkuyor nursuz suratlarından.

"Eşhedü en lâ ilahe illalah..."

Sabaha kan çorbası hazırlıyor zalimler. Katliam partisi ihraç ediyorlar oturma odalarına. Uyuyor mudur Olmert acep? Onun da gözleri var mıdır uyumaya hasret? Sakinleşir mi rüya görürken nefreti? Söner mi azgınlığı yüzüne su vururken? Zehrâ'nın yaşında bir kızı var mıdır füzeyi ateşleyen askerin? Gece utanıyor gece olduğuna; karanlığıyla gizlediği tanklar ateş dolduruyor bebelerin süt kokan ağızlarına. Sabahın gönlü yok gün ışığını görmeye; ölü kuşkanatlarıyla örtüyor ölü kızların utangaç saçlarını. Alev topu düşüyor "lâ ilâhe" ile "illallah" arasına... Kinlerini ilah edinenler namlunun gerisinde duruyor, "illâ Allah" diyenler namlunun ucunda kül oluyor, gül oluyor. Keskince bir "lâ..." yükseliyor Leylâ'nın kan sızan dudaklarından... "Allah..." diye akışıyor son nefesi; ateşleri söndürüyor bakışının güneşi.. "Şahit olduk yâ Rab, Sen de bize şahit ol..."

"Eşhedü enne Muhammed'ürresûlullah..."

Az daha büyüseydi Muhammed, olur a, belki öğrenirdi adını. "Muhammed" diye seslenince müezzin; belki dudakları kıvrılır, gözleri çevrilirdi. Adı yüzünden katledildi Muhammed bebek. Adını çekemeyenler ancak tetik çekebiliyorlar. Muhammed'lerin varlığını hazmedemeyenler, Ebuleheb gibi ateş taşıyorlar dudaklarında, haset üstüne haset yığıyorlar kalplerine. Kuruyasıca elleriyle ateş sütunları örüyorlar etraflarına. Kendi kendilerini hapsediyorlar alevden parmaklıkların ardına. Nefret aleviyle kundakladıkları Muhammed bebenin ölü yüzüne yerleşen tebessümün, kremle besledikleri kendi yüzlerine niye yakışmadığını anlamayacaklar.

"Hayyâlessalâh..."

Haydin namaza ey Gazzelilerin uykucu kardeşleri. Kardeşleriniz ağlarken gülebilen dudaklarınıza hiç olmazsa Fatiha değsin. Bebelerin kahvaltı saatinde kurşun yediği Gazze'nin komşuları, çocuk çığlıklarına dayanamayıp kapattığınız kulaklarınıza hiç olmazsa ezan değsin. Gözlerinin içine utanmadan bakabildiğimiz kızımıza, "sen Gazzeli çocuklardan biri olsaydın, ben sen öldürülürken de uyurdum" diyebiliyorsak, uyumaya devam edelim.

"Hayyâlelfelâh..."

Kurtuluş kervanı çoktan göçtü. "Ah keşke kavmim de bir bilseydi.." diye müjde vermek için yanıp tutuşuyor şehitler. Ezan mı? Gazze'de bu sabah ezan yarım kaldı. Belki de hiç başlayamadı.

Senai Demirci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder