19 Ocak 2009 Pazartesi

Irkçılık başımızın büyük belası

Bugün Hrant Dink’in öldürülüşünün ikinci yılı. Dink cinayetinin arka planında pek çok şey rol oynadı ama ne Ergenekon ne de diğer türden ‘derin devlet’ tartışmaları size bu cinayetin en temelde bir ırkçı cinayet olduğu gerçeğini unutturmasın.
Hrant Dink, Ermeni olduğu için öldürüldü; azınlık psikolojisi mutadının dışına çıkıp çok konuşan, çok ön plana geçen biri olduğu için öldürüldü.
O yüzden, Ergenekon’la, her çeşit ‘derin devlet’le veya kendisine devlet süsü veren çetecilerle mücadele ederken ırkçıları ve ırkçılığı hiç unutmayalım.
***
Bakın bugünlerde ırkçılığın yeniden hortladığına tanıklık ediyoruz. Farkında değil ama bizzat Başbakan bu ırkçılığa katkıda bulunuyor; hem de, ‘Bizim kitabımızda Yahudi düşmanlığı yazmaz’ derken bunu yapıyor.
Mesela diyor ki, ‘Gazze’de ölenler Müslüman oldukları için ölmüştür.’
Gelin biraz bu bakış açısını sorgulayalım.
Gazzeli çocuklar Müslüman oldukları için mi İsrail bombalarına, kurşunlarına hedef oldu, yoksa Gazzeli oldukları için mi?
‘Ne fark eder’ dediğinizi duyar gibiyim, ‘Gazze’de Müslümanlar yaşıyor.’
Çok şey fark eder aslında.
Gazzeli çocuklar, sırf Gazze’de doğma talihsizliğine sahip oldukları için değil, Müslüman anne-babaların çocukları oldukları için öldürülüyorsa, onları öldüren kişinin de bu cinayetleri dini sebeplerle yaptığını, yani İslam dininin mensuplarını ortadan kaldırmak için yaptığını söylemiş olmuyor muyuz? Bu savaşın klasik manada bir savaş değil bir ‘Nefret savaşı’ olduğunu söylemiş olmuyor muyuz?
İşte Başbakan’ın üstünde pek de düşünmeden, kendi siyasi geçmişinin eski klişelerini pek de sorgulamadan söylediği şey budur: Benim dindaşlarımı, onların inancından nefret eden birileri öldürüyor.
İşin içine dini soktuğunuzda, cinayetlerin sebebi olarak dini gösterdiğinizde, açmamanız gereken bir kapıyı açmış oluyorsunuz. Üstelik bunu, ‘medeniyetler çatışması’ fikrine karşı çıkan, bu anlayışı ortadan kaldırmaya çalışan biri olarak yapıyorsanız, kafanız iyice karışık demektir.
Ben Başbakan’ın muradının bu olduğunu, Yahudilere karşı nefreti körüklemeye çalıştığını vs. düşünmüyorum. Ama görüyorsunuz, Başbakanın kendince ‘masum’ sözleri bile gerçekte ırkçılığı körüklüyor.
Kaldı ki bu krizin başından beri Başbakan’ın ırkçılığı körükleyen pek çok sözüne, cümlesine tanık olduk zaten.
***
Mesele şu ki, Türkiye’de ırkçılığa karşı gerçek bir duyarlılık olmadığı için, çoğumuz ırkçılık yaptığımızda bunu en ufak bir eleştiriye bile uğramadan atlattığımız için, bazı konuşmalarımızla, bazı yazdıklarımızla kimleri nasıl gücendirdiğimizi, ürküttüğümüzü fark bile edemiyoruz.
Hrant Dink’i öldürmesi için bir çocuk aranırken, katil adaylarına ‘Bir Ermeniyi öldürecekleri’ söylendi. Bir insanı değil, bir Ermeniyi.
Anlıyorsunuz değil mi, iki yıl sonra aslında hâlâ başladığımız yerde olduğumuzu, hepimizi derinden sarsan bu cinayetin bile bizi akıllandırmadığını, hiçbir gerçek ders almadığımızı...
Irkçılık, farkında değiliz belki ama, başımızın en büyük belası aslında.

İSMET BERKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder