18 Ocak 2009 Pazar

Horoz mu dövüştürüyorsunuz?

Geçen cumartesi İstanbul’da Filistin halkının sorunlarına dikkat çekmek üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde ve basınımızın “First Lady’ler Zirvesi” (kimilerine göre “zırvası”) şeklinde adlandırdığı sembolik bir dayanışma toplantısı yapıldı. Başta Ürdün Kraliçesi Rania ve Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad’ın eşi Esma olmak üzere konuya duyarlı hanımlar Boğaz’da yeni açılan Four Seasons Oteli’nde biraraya geldiler. Ne kadar etkisi oldu? Yabancı basın ne kadar ilgilendi? Pek fazla değil. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı’nın eşi Carla Bruni gibi flaş isimler davetli oldukları halde gelmemeyi yeğlediler. Herhalde İsrail’in yoğun bombardıman altında tutulacağı bir kare içersinde yer almak istemediler. Dış siyaset dengeleri açısından bu toplantının Türkiye’ye nasıl bir getirisi oldu elbet de tartışmalı bir konu. Hele hele son zamanlarda İsrail basınında ve özellikle Amerika’daki sağ muhafazakâr Musevi çevrelerinde Erdoğan’ın kesintisiz salvoları karşısında yükselen “Türkiye’de antisemitizm yeniden hortluyor” serzenişlerine bakılırsa (ve her ne kadar da askerî işbirliği üzerinden bölgede caydırıcılık politikası temellerine dayanan, çözülmesi zor bir ortaklık söz konusu olsa da) Türk İsrail ilişkileri çatırdıyor. Ve evet maalesef antisemitizm pervasız bir biçimde memleketin her tarafında en iğrenç biçimde baş gösteriyor. Gazze’deki ölen çocuklar için onbinlerce kişi sokağa dökülebilirken nedense kendi çocuklarımız, Uğur Kaymazlar için kılımız dahi kıpırdamıyor. Ama esas konumuz bu değil. Emine Hanım toplantıda yaptığı duygusal ve reelpolitik kaygılarından uzak olan konuşmasında gayet samimi bir dille Filistin halkı’nın çektiği acılar karşısında duyduğu derin üzüntüyü ifade etti. Ama ne hikmetse basınımızın daha fazla itibar ettiği mesele Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım’ın davete neden icabet etmediğiydi. Satır arasında uzun zamandır spekülasyonlara meydan veren iki hanım arasında yaşanan “soğukluk” (aslında “çekememezlik” denmek isteniyor) üzerine taze teoriler üretildi.

Bu da beni isyan ettiriyor. Bu hanımları lütfen rahat bırakın. Eğer eleştirmeniz gerekiyorsa, konumları itibariyle yerine getirmeleri gerekip de getirmedikleri görevleri üzerinden yapınız bunu.

İnançları yüzünden taktıkları başörtüleri nedeniyle bu hanımlar yeterince yıpratılmadı mı zaten? Kocalarının da bu yüzden siyasi hayatlarında atlatmadıkları badire, kız evlatlarının çekmediği eziyet kalmadı mı zaten? Kocaları hapislerde, mahkemelerde mücadele verirken yuvalarını ayakta tutma mücadelesi veren de onlardı. Kim bilir ne fırtınalar esti içlerinde. Ve başörtüsü sorunu önümüzde halen kabak gibi duruyor. Peki, bir önceki Cumhurbaşkanımızın hanımı Semra Sezer, Emine Hanım’la çok mu sıkı fıkıydı? Değildi ama bu sorgulanmadı hiç; zira laik Semra Hanım’ın sofu Emine ile ne işi olabilirdi değil mi? Biraz magazinvâri oldu ama magazine ancak böyle cevap verilir. Ne yapalım.

Amberin Zaman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder