31 Mart 2009 Salı

Seçimde ne oldu, ne olacak?

Yerel seçimlerde AK Parti en güçlü parti olarak çıkmasına... Ve ana muhalefet partisine 16 puanlık fark atmasına rağmen... İlk kez inişe geçerek bir önceki genel seçimlere oranla 8, yerel seçime göre de 4 puan kaybetti...

İktidarın inişe geçtiği, muhalefetin iktidarın oy oranına uzaktan bile yaklaşamadığı bir tablo, siyasal kilitlenme tehlikesini de beraberinde taşır...

Seçim sonuçlarını partiler açısından olduğu kadar, ‘siyasal sistem’ açısından da ele almak gereği var.

* * *

Türkiye’deki rejim maalesef hala 12 Eylül damgasını taşıyor...

Tüm partiler 12 Eylül Siyasal Partiler Yasası’nın çocuğu... Ve bundan rahatsız gözükmüyorlar... Hálbuki halkın beklentileri de, talepleri de çok daha ileride...

AK Parti’nin de diğerlerinden farkı ve son seçimlere kadar olan yükselişi, bu yapı içindeki ‘en değişimci’ parti olmasından geliyordu.

Ancak, epeydir ‘Ankaralaşma’ eğilimi gösterip değişimden kopmaya başladı...

Halkın özlemi doğrultusunda mesaj veremeyen, değişimin siyasetini yapamayan hiç bir parti ayakta kalamıyor...

Aslında temel soru ‘siyaset kurumu’ kadar AK Parti için de aynı; 12 Eylül rejimini kazıyarak demokrat-liberal bir sistem oluşturacaklar mı, oluşturmayacaklar mı?

* * *

Küresel krizin boyutlarını algılayamamayı, teşhis koyamamayı ve psikolojik boyutunu yönetememeyi bir yana koyar... Krizi, etkisine rağmen seçim analizinin dışında tutarsak...

AK Parti açısından şunları söyleyebiliriz...

AK Parti, Ankara ile Türkiye’deki değişim arasında kaldıkça, ‘pratik’ manevralarla durumları aşmaya çalıştı...

Örneğin, TRT-Şeş’i kurdu ama Ahmet Türk’ün Kürtçe konuşmasını kesmekte de beis görmedi...

Kürt Sorunu’na dış payanda aradı ama içerde köklü reformlara gitmedi...

Başörtüsüne özgürlük isterken, Moda’daki belediye işletmelerinde içki satışına yasak getirdi...

AB istikametinde kararlı olduğunu söyledi ama Güneydoğu’da şoven bir tavır geliştirdi...

Gittikçe parti içi demokrasiyi yok edip rafa kaldırdı...

Kısacası ‘ilkeli’ davranmak yerine, ‘pratik’ olmayı yeğledi... Ama anlaşılan bunun sınırına geldi...

AK Parti AB standartlarında bir özgürlük arayışının ‘ilkeli’ partisi olacak mı, olamayacak mı, kaderini bu soruya verdiği cevap belirleyecek...

* * *

CHP, küresel krizin yakıcı etkileri, AK Parti’nin altı yıllık iktidar aşınmasına rağmen istenen başarıdan uzak kaldı...

Ama ‘laiklik’ tatavasını bırakıp yolsuzluk üzerinden muhalefet yapan bir siyasetçisinin İstanbul’da oy oranını on puana yakın artıran başarısına şahit oldu...

Tek parti zihniyetine bekçilik yapmak yerine yeryüzü standartlarında bir Türkiye için muhalefet yapması halinde yol alabileceğini gördü...

Ancak bu köklü değişimi sağlayabilecek mi, yoksa parti yönetimi Kılıçdaroğlu’nun siyasal mezarını hızlıca kazacak mı?

* * *

Pazar günkü yerel seçimlerde MHP oyunu ve kazandığı belediye sayısını arttırırken, DTP de Güneydoğu’yu sildi süpürdü...

Bu partilerin başarısı çok büyük oranda AK Parti ve özellikle de Başbakan’ın Güneydoğu’daki yanlış ve Ankara’ya yakın politikalarından kaynaklanmakta...

Bölge halkı kendi iradelerini yok sayan uluslararası planlara ‘hayır’ dediği gibi, kendilerini ‘ırk ve din’ ikilemine sıkıştırmaya da tepki gösterdi... İktidar her türlü çözüm için ‘evrensel hukuku’ ölçü almamanın bir bedelini de burada ödedi...

Ayrıca MHP de, AK Parti’nin parti içi demokrasiyi çalıştırmadığı için yaptığı yanlış aday tercihlerinden yararlandı...

* * *

Hayata sadece ve sadece ‘Müslümanlık’ üzerinden bakan ve referanslarında ‘siyasal İslama’ daha fazla vurgu yapan Saadet Partisi’nin yüzde 5 oy almasına gelince...

Bu, Darwin’i yasaklayan, Gazze’ye sahip çıkarken Darfur’da ırzına geçilen çocuklara ses çıkarmayan AK Parti’nin, bundan sonrası için elini rahatlatan ve yolunu daha özgürce seçmesine yarayacak bir gelişme...

AK Parti Müslüman tabana mesaj vermek yerine, onları da orta sınıf kent kadınlarını da kapsayan, daha özgürlükçü, birey haklarını temel alan daha hukuksal bir dil tercih ederek rahatça büyüyebilir...

AK Parti dünyalaşmayı muhatap alıp, kendini MHP ve SP’den azade hissettiği an, kentlilerin oyunu alarak hem daha başarılı oluyor, hem de daha hızlı büyüyor... Tersinde ise zafiyete uğruyor...

* * *

Bundan sonra ne olacak...

Din, ırk ve mezhep yerine ‘hukuksal’ bir zemine geçilebilecek mi?

Halkın özlemlerine denk bir siyasal yenilenme sağlanabilecek mi?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki geceki konuşması olgun ve umut vericiydi...

Söylediklerinin arkasında durursa, AK Parti yeniden ‘değişimin’ partisi olabilir... Ama bunun için ihtiraslı ama yeteneksiz yandaşlar yerine, kendisini dostça eleştirenlere daha fazla kulak vermesi, ikazları düşmanlık olarak algılamaması gerekmekte...

Tabii AK Parti yanında, muhalefet sorununu da gene siyasal sistemin özgürleşmesiyle aşabiliriz... CHP ve diğerleri buna ne kadar yatkın?

Kısacası halk derdini anlatıyor, bakalım siyasetçiler duyacak mı?

Duymaz ise, kimsenin şüphesi olmasın, çaresini de gene halk yaratacak...

Mehmet Altan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder